tag:blogger.com,1999:blog-74253143100709873072024-03-13T07:32:29.981+03:00Kadınca DergiKadınca Dergi ile özel sayfalar, özel bilgiler.VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.comBlogger4205125tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-87378934167045215552023-12-06T21:54:00.008+03:002023-12-06T21:55:09.135+03:00Vajina gençleştirmenin 8 yararı<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEib8KOWozU5URl44Gg4MZ1MjIQwk7dEZ8xHj44qHFbtWZr1OPoFIM4v4ZTj_-J1Fw6wr3hxaoeNUpd8w7UCtnl1Upe_C8Y37xEovCGLXRoWp4xUc48AFrHdhONzQ2jFy6B2v8e1fQ4TdfrF/s1600/Vajina+gen%25C3%25A7le%25C5%259Ftirmenin+8+yarar%25C4%25B1.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEib8KOWozU5URl44Gg4MZ1MjIQwk7dEZ8xHj44qHFbtWZr1OPoFIM4v4ZTj_-J1Fw6wr3hxaoeNUpd8w7UCtnl1Upe_C8Y37xEovCGLXRoWp4xUc48AFrHdhONzQ2jFy6B2v8e1fQ4TdfrF/s1600/Vajina+gen%25C3%25A7le%25C5%259Ftirmenin+8+yarar%25C4%25B1.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Evlilikte cinsel tatmin, birincil önceliğe sahiptir. Çoğu kadın, kimi zaman birleşme mutluluğunu engelleyen vajina sıkılığında azalma yüzünden endişeye kapılır. Bu sorunu düzeltmek üzere, vajina dokusunu yeniden yapılandırmak için estetik cerrahiye başvurmak yeterli.</b><br /> <br /> Vajinanın cerrahi olarak düzeltilmesinin en güvenilen kozmetik işlemler arasında olduğunu belirten Estetik Cerrah Op. Dr. Alper Mete Uğurlu, vajina gençleştirmenin sekiz yararı hakkında şu bilgileri verdi:<br /> <br /> <b>İDRAR KAÇIRMAYI ENGELLLER</b><br /> <br /> Pek çok hasta istemsiz idrar kaçırmaktan kaynaklı idrar tutamama sorunundan şikâyetçidir. Genellikle bu sorunu çözmek için başvurulan üroloji uzmanları, bir ya da iki saatlik bir işlem olan ve ameliyattan sonra kısa sürede iyileşmenin yaşandığı vajina yenileme operasyonunu önermektedir. Ameliyatın ardından sıkılaşan vajina kasları, ileri yaştaki kadınların idrar kaçırmasını önlemektedir.<br /> <br /> <b>HAREKET RAHATLIĞI SAĞLAR</b><br /> <br /> Gevşek dış dudaklar, hareket sırasında çok sık sürtüneceğinden rahatsız eder. Yeniden yapılandırılmış dış dudaklar, bir rahatlık hissi verecektir. Dış dudaklardaki sarkma rahatsızlık ile birlikte huzursuzluğa da yol açar. Basit bir labiaplasti işlemi (iç dudakların kısaltılması ve estetik olarak düzeltilmesi), size rahat hareket etme özgürlüğünü geri verecektir.<br /> <br /> <b>ÖZGÜVENİ GERİ KAZANDIRIR</b><br /> <br /> Gevşek bir vajina, evlilikte cinsel birleşme sırasında yeterince tatmin olmamaya yol açar. Vajina yenileme ameliyatı vajina kanalı çevresindeki kasları sıkılaştırarak eşinizin daha iyi bir orgazm yaşamasına yardım edecektir.<br /> <br /> <b>KADINSI ÇEKİCİLİĞİ GERİ KAZANDIRIR</b><br /> <br /> Gevşek bir vajina kadının daha az çekici hissetmesine yol açabilir. İyi yapılandırılmış bir vajina, ameliyattan sonra doku ve kasların daha sıkı olmasını sağlarken vajina bölgesinin güzelliğini de geri kazandırır.<br /> <br /> <b>YAŞLANMA İZLERİNİ ÖNLER</b><br /> <br /> Vajina gençleştirme ameliyatı, vajinanın doğal yaşlanmasını önleyen ileri bir kozmetik cerrahi işlemidir. Ameliyattan sonra vajinanın iç çeperleri sıkılaşır ve bu yüzden ameliyatın etkisi kalıcıdır.<br /> <br /> <b>İÇ DUDAKLAR ARASINDA SİMETRİ SAĞLAR</b><br /> <br /> Bazı kadınların iç dudakları büyüktür, bazılarının da doğum yaptıktan sonra büyür. Her iki durumda da labiaplasti iç dudaklardaki asimetriyi düzeltmek için kusursuz bir tercih olacaktır.<br /> <br /> <b>RAHİMDEKİ SARKMAYI TEDAVİ EDER</b><br /> <br /> Genellikle sarkmış bir rahim için vajinoplasti (fazla derinin alınması yoluyla vajina sarkıklığının onarılması ve vajina duvarının tamir edilip sıkılaştırılması) ya da vajina gençleştirme ameliyatı tavsiye edilmemektedir. Bununla birlikte sorunun büyüklüğüne göre danıştığınız cerrah vajinoplasti sırasında bu sorunu da tedavi edebilir.<br /> <br /> <b>DAHA GENÇ HİSSETMENİZİ SAĞLAR</b><br /> <br /> Vajinal gençleştirme ameliyatı daha genç hissetmenizi sağlar. Yeniden yapılandırılmış bir vajina ile daha sıkı hissedecek ve daha iyi bir nemlenme yaşayacaksınız. Vajinoplasti ve labiaplasti vücudunuzun en özel bölgesinde, hem içten hem dıştan bir güzellik için gereklidir.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-55902504540501061572023-11-15T22:45:00.002+03:002023-11-15T22:45:33.225+03:00Kullandığımız kremler gerçekten işe yarıyor mu?<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEif4e0smI3fOLiuYovaxqHAjm5cXk0umkcLUbm90IIDRBzf1BqctamCJoYMChw2j4s7rYbFeOpGhCWmKfWluM62-iDTu5dy7Haq_q7yysEE2eSYWTSzqACBOyqhRkWybv-Rj_Tcypltl2Vg/s1600/Kulland%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1m%25C4%25B1z+mucize+kremler+ger%25C3%25A7ekten+i%25C5%259Fe+yar%25C4%25B1yor+mu.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEif4e0smI3fOLiuYovaxqHAjm5cXk0umkcLUbm90IIDRBzf1BqctamCJoYMChw2j4s7rYbFeOpGhCWmKfWluM62-iDTu5dy7Haq_q7yysEE2eSYWTSzqACBOyqhRkWybv-Rj_Tcypltl2Vg/s1600/Kulland%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1m%25C4%25B1z+mucize+kremler+ger%25C3%25A7ekten+i%25C5%259Fe+yar%25C4%25B1yor+mu.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>"Botoks etkili krem", "kırışıklıkları yok eden serum" ve diğerleri… Kullandığımız cilt bakım kremlerimiz, yağlarımız, losyonlarımız ve şampuanlarımızın hepsi gerçekten işe yarıyor mu?</b><br /> <br /> Cilt bakım ürünlerinin faydalı ve gerekli olduğunu ancak sorunların bu ürünlerin tanımlanması sırasında ortaya çıktığını belirten Klinik Aromaterapist Leyla Çakır bu konuda önemli bilgiler verdi:<br /> <br /> <b>KOZMETİK BİR ÜRÜNDEN TIBBİ FAYDA BEKLEMELİ MİYİZ?</b><br /> <br /> "Bu sorunun cevabı 'hayır' olmalı. Kozmetik ürünlerden tıbbi fayda beklersek o ürüne artık kozmetik değil 'ilaç' diyebiliriz. Kozmetik bir ürünün ilaç gibi pazarlanması veya bir hastalığı tedavi iddiasında bulunması hem sakıncalıdır hem de yasal değildir.<br /> <br /> Aromaterapinin en önemli uygulama yöntemlerinden biri de cilt üzerinden losyon, krem ya da taşıyıcı yağ formunda, çeşitli teknikler ile yapılan uygulamalardır. Uygulama yapılmadan önce uzman aromaterapist tarafından detaylı bir analiz yapılır ve bireylerin endişelerine göre kişiye özel formüller hazırlanır. Bu formülleri oluşturmadaki amaç kozmetik açıdan fayda sağlamak ve aynı zamanda psikolojik yönden bireyleri iyi hissetmeye teşvik etmektir.<br /> <br /> Çeşitli cilt rahatsızlıklarında da tıbbi ve aromatik bitkiler ile hazırlanmış formüller, bazı uzmanlar tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Merhem formunda hazırlanan bu ürünler ile yapılan uygulamalarda birkaç çok iyi sonuç gördüm ancak çoğunlukla hiç işe yaramayanları da gözlemledim… Burada önemli olan husus her insanın cildinin ve ihtiyaçlarının kendine has farklılıklar taşımasıdır. Ürünü hazırlayan veya tavsiye eden kişinin bilgi ve uzmanlığı ve tabi ki tatbik edilen ürünlerin gerekli standartları taşıyor olması şarttır. Fakat Türkiye'de maalesef gerekli standartları karşılayan ürünler bulmak hiç kolay değil. Genellikle kozmetik amaç ile üretilmiş bitkisel ürünler, tedavi edici oldukları iddiası ile pazarlanıyor. Ben bu durumu son derece sakıncalı buluyorum.<br /> <br /> <b>MUCİZE BEKLİYORSAK…</b><br /> <br /> Peki estetik kaygılar ile kullandığımız ve mucize beklediğimiz ürünlerde durum nasıl?<br /> <br /> Evde kullanıma uygun, yasal mevzuata göre hazırlanmış cilt bakım ürünlerimiz sadece epidermise (derinin en dış tabakasına) etki ederek; nemlendirme, arındırma vb. etkileri gösterirler. Kozmetik raflarından seçip aldığımız, evde kullanıma uygun ve topikal olarak uygulanan cilt bakım ürünlerinin, cildin daha alt katmanlarına ulaşması enfeksiyon gibi birtakım sağlık risklerine sebebiyet verebileceğinden, üreticiler bu ürünlerin formüllerini kozmetik ürün mevzuatında belirtilen kurallara göre planlanmak zorundadırlar. Bu, kozmetik ürün güvenliği açısından gereklidir.<br /> <br /> Mucize etkiler bekliyorsak kişiye özel cilt bakımları, medikal estetik gibi daha profesyonel uygulamalara başvurmak daha etkili olacaktır. Bir uzman kontrolünde, cilt analizine göre önerilen cilt bakım ürünleri ana terapiyi tamamlayıcı nitelikte çok iyi sonuçlar vermektedir. Özellikle kişiye özel ve bilimsel analize dayalı kozmetik ürünler yüz güldürmektedir.<br /> <br /> <b>CİLT BAKIM RUTİNİMİZ NASIL OLMALI?</b><br /> <br /> Bir diğer önemli konu; doğru ürün seçimi ve seçilen ürünün doğru kullanılmasıdır.<br /> <br /> <br /> <ul> <li>Öncelikle abartılı iddiaları olan ürünlerden kaçının.</li> <li>Mucize formül arayışı ile paranızı boşa harcamayın.</li> <li>Kendi cilt tipinize ve ihtiyaçlarınıza uygun ürünleri kullanın.</li> <li>Kozmetik ürün kullanmadan önce detaylı cilt analizi yaptırmanız faydalı olacaktır.</li> <li>Düzenli kullanım iyi neticeler almak için oldukça önemlidir.</li> <li>Cilt bakımındaki en önemli basamak temizliktir. Cildinizin çok iyi temizlendiğinden emin olun.</li> <li>pH 5.5 temizlik ürünleri kullanın ve mutlaka temizlik rutininize yağları ekleyin.</li> <li>Cilt tipinize göre mutlaka haftada bir kez ölü derilerden arınma işlemi olan 'ekfoliasyon' adımını atlamayın. Işıltılı bir cilt için hayati önem taşımaktadır.</li> <li>Gece ve gündüz cildinizi çok iyi nemlendirin ve gündüz güneş koruyucusu kullanın.</li> <li>Nemlendirici kullanmadan kesinlikle fondöten ya da pudra kullanmayın.</li> <li>Kokusunu sevmediğiniz veya kokusu sizi rahatsız eden hiçbir ürünü, içeriği ne olursa olsun kullanmayın.</li> </ul> <br /> <b>DOKTORUNUZA DANIŞIN</b><br /> <br /> Doğal ve bitkisel kürlerin kullanımı uzmanlık gerektirmektedir. Önerilerde bulunan kişilerin eğitimini mutlaka sorgulayınız. Cildinizde medikal bir sorun varsa, ilk olarak bir hekime danışınız."<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-10938642554446560372023-10-31T21:36:00.003+03:002023-10-31T21:36:28.943+03:00Henüz anne olmamış genç kadınların korkulu rüyası<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgizGjCnjS-Civ-Gac16CTbcvmXLcUomftQPdhNL2kmANyunVmWjKjdH9UPqmAfN1aJHp6RaNJleOz4GRlgPxh0fjqzpZKXEKwX4ADhRnA1dAO6L85k42MGioxW-f4UmxXvdsY8xmGGcf4/s1600/Erken+Yumurtal%25C4%25B1k+Yetmezli%25C4%259Fi.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgizGjCnjS-Civ-Gac16CTbcvmXLcUomftQPdhNL2kmANyunVmWjKjdH9UPqmAfN1aJHp6RaNJleOz4GRlgPxh0fjqzpZKXEKwX4ADhRnA1dAO6L85k42MGioxW-f4UmxXvdsY8xmGGcf4/s16000/Erken+Yumurtal%25C4%25B1k+Yetmezli%25C4%259Fi.jpg" /></a><b>Bir Anneler Günü'nü daha geride bıraktık. Anneler, anne olmanın haklı gururunu ve sevincini doyasıya yaşadı. Anneler Günü, günün coşkusunu anne ve anne adaylarına bonkörce sunarken, bu duyguyu yaşayamayanların payına düşen, çoğu zaman farkında bile olmadığımız, yalnızca umutsuzluk ve hüzün oldu. </b><br />
<br />
Çocuk sahibi olamayan kadınlar anne olamamanın üzüntüsünü bir kez daha derinden hissetti. Sadece anneler gününde değil, günlük hayatta da çoğu kez unutulur onlar. Sohbetlerde, toplantılarda herkes sürekli çocuklarından, annelikten, okuldan, öğretmen seçiminden konuşur durur çünkü..<br />
<br />
Önümüzdeki yıl kutlanacak Anneler Günü'nde bu hüzün bir kat daha artacak. Binlerce genç kadın bir daha asla anne olamayacağını öğrenecek. Çünkü gittikçe artan Erken Yumurtalık Yetmezliği 40 yaşın altındaki pek çok kadının anne olma umutlarını sona erdiriyor.<br />
<br />
<b>EVLİLİK VE ANNELİK PLANLARINIZI ERTELEMEYİN</b><div><b><br /></b></div><div><b><br /></b>
Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, yaptığı açıklamada, çeşitli nedenlerle evlilik ve annelik planlarını erteleyen kadınları yakından ilgilendiren rahatsızlıkla ilgili önemli bilgiler verdi.<br />
<br />
"Annelik kadına has çok özel bir duygu. Elbet her kadın bunu yaşamak ister ama günümüzde kadının çalışma hayatına entegre olması, kariyer ve yükselme arzusu bazen anne olma hayallerinin ertelemesine neden olmakta. Sadece annelik değil, evlilik planları da ötelenmekte..<br />
<br />
İlerleyen biyolojik yaşla birlikte doğurganlığın azaldığı gerçeği hemen herkesin bildiği bir durum ama her zaman fizyolojik yaşlanma ile biyolojik yaşlanma paralel olmayabilir. Kadında fizyolojik yaşlanmanın biyolojik yaşlanmanın önüne geçtiği en önemli durum Erken Yumurtalık Yetmezliği'dir.<br />
<br />
<b>GEÇ KALINDIĞINDA ÇÖZÜMÜ İMKANSIZ</b></div><div><b><br /></b>
Bir kadının anne olmasını ve tam bir aile kurma hayallerini zorlaştıran bazıları da eşe ait olan pek çok sebep var. Ama bunların içinde evlilik öncesi de farkedilebilen, geç kalındığında ise çözüm bulmanın hemen hemen imkansız olduğu bir durumdur Erken Yumurtalık Yetmezliği.<br />
<br />
Erken Yumurtalık Yetmezliği en basit anlamda, kadınlarda 40 yaşın altında yumurtalık fonksiyonlarının kaybı anlamına gelir. Bu durumdaki bir kadında her ay yumurtlama gerçekleşmez. Yumurtlama işlevinin bozulması, normalden daha az olan aday yumurta sayısı ya da yumurtalıkların bozulmuş işleyişinin sonucudur.<br />
<br />
Erken Yumurtalık Yetmezliği'ni anlamak için öncelikle yumurtlama fonksiyonunu anlamak gerekir. Kısaca özetleyecek olursak; bir kız çocuğu doğduğunda 2 milyon olgunlaşmamış yumurtaya sahiptir. Büyüyüp ergenliğe ulaştığında ise kalan yumurta sayısı 300-400 bin civarındadır. Yani, erkekteki sperm üretiminin aksine, kadında süregelen bir yapım yoktur. Vücut daha fazla folikül oluşturamaz. Bu foliküller, belli hormonal aşamalardan sonra, olgun yumurta geliştirecekleri için çok önemlidirler.<br />
<br />
Şu an 300-400 bin rakamı kulağa çok gelebilir ama her folikülden olgun yumurta oluşmayacağını ve her ay bir kısmının kayba uğrayacağını da unutmamalıyız.<br />
<br />
Adet döngüsünün başında vücutta östrojen seviyesi düşüktür. Bir takım karmaşık mekanizmalar sonucunda beyinden salınan FSH hormonu, yumurtalıklardaki birkaç folikülün olgun yumurtaya doğru gelişimini tetikler. Ama sadece bir şanslı folikülde olgun yumurta gelişecektir. Bu folikül olgunlaştıkça östrojen hormonu salgılar ve beyinden FSH salınımını durdurur. Eğer olgun folikül gelişmez ve östrojen hormonu salgılanmazsa, FSH salgısı devam edecek ve yüksek değerlere ulaşacaktır.<br />
<br />
Bu da Erken Yumurtalık Yetmezliği olan kadınlarda niye yüksek FSH seviyeleri olduğunu açıklar.<br />
<br />
<b>ERKEN YUMURTALIK YETMEZLİĞİ İLE ERKEN MENAPOZ AYNI ŞEY DEĞİLDİR</b></div><div><b><br /></b>
Çünkü Erken Yumurtalık Yetmezliği olan kadınlar, yıllarca düzensiz sıklıkta da olsa adet olabilirler hatta gebe kalabilirler. Düzensiz periyotlarla gelen adet kanaması Erken Yumurtalık Yetmezliği'nin belirtilerinden biridir. Daima önemle üzerinde durulması gereken bir konudur.<br />
<br />
Erken menapozda ise adetler tümüyle kesilmiştir ve gebelik oluşması sözkonusu değildir.<br />
<br />
<b>20'Lİ 30'LU YAŞLARDA HİSSETMEYE BAŞLARLAR</b></div><div><b><br /></b>
Erken Yumurtalık Yetmezliği, 40 yaş altı her 100 kadından birinin başına gelmektedir. Beraberinde tedavi edilmesi gereken başka tıbbi problemler nedeniyle de bütünüyle ele alınması gereken bir durumdur. Tabi ki bu problemlerin başında çocuk sahibi olamamak gelir.<br />
<br />
Yumurtalık yetmezliği normalde menapoz döneminde olduğu gibi yumurtalıklarda çok az sayıda yumurta ve follikül kaldığı zaman başlayan bir durumdur. Yumurtalıklardaki yumurta sayısındaki azalmadan dolayı östrojen seviyeleri de düşer. Ortalama menapoz yaşı 50 olarak düşünülürse, bu değişiklikler doğal seyirde 40'lı yaşların sonuna doğru başlar.<br />
<br />
Ancak Erken Yumurtalık Yetmezliği olan kadınlar, sıcak basması, uyku bozuklukları, vajinal kuruluk ve ağrılı cinsel ilişki gibi adet düzensizliğine eşlik eden bulguları 20'li 30'lu yaşlarda hissetmeye başlarlar.<br />
<br />
Bazı kadınlarda ise belirti yoktur ve normal adet düzeni devam eder. Bu grupta tanı sıklıkla çocuk arzusu nedeniyle yapılan tetkiklerde, yüksek FSH hormonu seviyesinin saptanması ile konur.<br />
<br />
Maalesef Erken Yumurtalık Yetmezliği olan çoğu olguda (%65 oranında) sebep bilinmemektedir. Geri kalan bölümde otoimmun hastalıklar (özellikle tiroid hastalıkları ve diabet), kromozomal anormallikler ve ailevi genetik geçişli durumlar sebep oluşturabilir.<br />
<br />
<b>ERKEN YUMURTALIK YETMEZLİĞİNİN TEDAVİSİ VAR MIDIR?</b></div><div><b><br /></b>Erken yumurtalık yetmezliği, yumurtaların azalması veya tükenmesi neticesinde ortaya çıktığı için bu durumu tersine çevirebilmek mümkün değil.<br />
<br />
Erken Yumurtalık Yetmezliği tanısı konmuş bir olguda tedavinin esas amacı eksik hormonların yerine konması ve öncelikle vücut işlevlerinin korunmasıdır. Bu olgularda hormon yerine koyma tedavisi şarttır. Hastaya bunun erken menapoz demek olmadığını ve nadir de olsa bazı durumlarda over (yumurtalama) fonksiyonunun geri dönebildiğinin de söylemek gerekir.<br />
<br />
Çocuk sahibi olma konusunda, etkinliği ispatlanmamış deneysel tedavilerden kaçınmak ve hastaya durumu kabullenme konusunda yeterli zamanı vermek gerekir.<br />
<br />
Halihazırda kısırlık konusundaki çözümler yumurta donasyonu (yumurta nakli, yumurta bağışı) ve evlat edinme ile sınırlı bulunmaktadır.<br />
<br />
<b>MUTLAKA SENEDE BİR KEZ KONTROL YAPTIRIN</b></div><div><b><br /></b>
Genç kadınlara verilebilecek en önemli mesaj şudur;<br />
Anne olmak için henüz erken olduğunu düşünseniz bile mutlaka jinekoloğunuza senede bir gidin ve rutin muayenenin yanında bu konuda da kontrolünüzü yaptırın. Erken Yumurtalık Yetmezliği konusunda en önemli uyarıcı yumurtalıklarınızdaki aday folikül sayısı (yumurtalık rezervi) ve herhangibir günde kanda bakılabilen AMH hormonunun beraber değerlendirilmesidir.<br />
<br />
<b>HENÜZ UFUKTA EVLİLİK YOKSA...</b></div><div><b><br /></b>
Eğer bu konuda risk altında olduğunuz ve yaşınıza göre olması gerekenden daha az yumurtanız olduğu ortaya çıkarsa ve de henüz ufukta evlilik yoksa, mutlaka bir tüp bebek uzmanına başvurunuz. Çünkü yeni yasa gereği artık bekar hanımlar da yumurtalarını dondurup, anne olma şanslarını sürdürebilirler."<br />
<br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-85197746306482092852023-10-31T21:27:00.007+03:002023-10-31T21:33:41.256+03:00Buharda pişmiş yemekleri tercih edin<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSp-YG-anNBh0N_Onbi_VNFr5E8bqLypFBSfaYnKDPIsfE9ocZj2KUFMuBsJRob4frhxbx8l9kBG5ZZHnAt7GNMtkVj9qiH4207o9QngEUvfATzXkAOZV3amm3t8_KK8k7MxDWzNIHaylT/s1600/1569444674_batigoz_saglik_grubu_gastroenteroloji_uzm_dr_halil__genc_ulser_00_.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSp-YG-anNBh0N_Onbi_VNFr5E8bqLypFBSfaYnKDPIsfE9ocZj2KUFMuBsJRob4frhxbx8l9kBG5ZZHnAt7GNMtkVj9qiH4207o9QngEUvfATzXkAOZV3amm3t8_KK8k7MxDWzNIHaylT/s1600/1569444674_batigoz_saglik_grubu_gastroenteroloji_uzm_dr_halil__genc_ulser_00_.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Sindirim sistemini etkileyen ülser, mide dokusunda meydana gelen yaralar ve iltihaplanmalar olarak kendini gösteriyor. Hayat kalitesini düşüren bir mide hastalığı olarak dikkat çeken ülser, beslenme düzeninde yapılan değişikliklerle belli ölçüde kontrol altına alınabiliyor. </b><br /> <br /> Batıgöz Sağlık Grubu'ndan Gastroenteroloji Uzmanı Uzm. Dr. Halil Genç, ülser ile ilgili merak edilenleri anlattı…<br /> <br /> <b>Ülser nedir?</b><br /> Ülser, mide ya da onikiparmak bağırsağının, mide asidi ve pepsin gibi sıvılar tarafından tahrip edilip, doku kaybının oluşmasıdır. Doku kaybının yanı sıra mide ya da onikiparmak bağırsağında pepsinin de etkisi ile yaralar oluşur. Enflamasyon adı verilen bu yaralar, ülkemizde mideden çok onikiparmak bağırsağında görülmektedir. Midede oluşan ülserler gastrik ülser, onikiparmak bağırsağında oluşan ülserler duoedenum ülseri veya bulber ülser olarak adlandırılır. 3-5mm den 5 cm.'e varan genişlikte olabilirler.<br /> <br /> <b>Belirtileri nelerdir?</b><br /> Ülserin en sık rastlanan belirtisi, karnın üst kısmında yanma şeklinde hissedilen ağrıdır. Özellikle öğün aralarında kendini daha çok gösteren ülser, özellikle onikiparmak ülseri olan kişileri gecenin herhangi bir saatinde uyandırabilir. Diğer belirtiler ise şöyledir:<br /> <br /> <br /> <ul> <li>Bulantı</li> <li>Hazımsızlık</li> <li>Şişkinlik ve gaz</li> <li>İştahsızlık</li> <li>Kilo kaybı</li> <li>Sık acıkma</li> <li>Kusma ile gelen rahatlama</li> <li>Yemek yedikten sonra mide ağrısı</li> </ul> <br /> <br /> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYakMuMQFcaY5h8LkiMvuMDbyPyc6bg3fF6gT8DReXha4_GFzxiaEDgaioSmMloiNuq7Oo45FDqXcIt2g6W_WS74jL6YVXJxnpOF8DWLlL1RiyF67DlXIH0v6VLBjt-9xofwZ_4TeM-Rbd/s1600/1569444681_batigoz_saglik_grubu_gastroenteroloji_uzm_dr_halil__genc_ulser_02_.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="255" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYakMuMQFcaY5h8LkiMvuMDbyPyc6bg3fF6gT8DReXha4_GFzxiaEDgaioSmMloiNuq7Oo45FDqXcIt2g6W_WS74jL6YVXJxnpOF8DWLlL1RiyF67DlXIH0v6VLBjt-9xofwZ_4TeM-Rbd/s400/1569444681_batigoz_saglik_grubu_gastroenteroloji_uzm_dr_halil__genc_ulser_02_.jpg" width="400" /></a><b>ERKEKLERİ DAHA FAZLA ETKİLİYOR</b><br /> <br /> <b>Kadınlarda mı yoksa erkeklerde mi daha sık karşılaşılır?</b><br /> Ülser erkeklerde, kadınlara oranla üç kat daha fazla görülür. Yaşam boyu ülser görülme oranı erkeklerde yüzde 11-14, kadınlarda ise yüzde 8-11'dir. ABD'de erkek ve kadınlarda görülme oranı eşitken, Batı Avrupa'da ise erkeklerde kadınlardan 2-3 kat fazla görüldüğü bildirilmiştir. Özellikle 30-50 yaş grubunda daha çok görülen ülser, 60 yaş civarında kadınlarda daha çok ortaya çıkar.<br /> <br /> <b>BESİNLERİ İYİ ÇİĞNEYİN</b><br /> <br /> <b>Nedenleri nelerdir?</b><br /> Midenin koruyucu mekanizmaları ve midede sorun yaratacak mekanizmalar arasında bir dengesizlik ortaya çıkar ise kişide mide şikayetleri başlar. Ülserin ortaya çıkmasını kolaylaştıran bazı faktörler vardır. İnsan vücudunda mekanik ve fizyolojik etkileri olan helicobacter pylori adı verilen bir bakteri, sigara ve alkol tüketimi ile ve bazı ilaçlar ülsere neden olan en önemli etkenlerdir. Bunun yanı sıra;<br /> <br /> <br /> <ul> <li>Genetik faktörler</li> <li>Dengesiz ve sağlıksız beslenme düzeni</li> <li>Besinlerde hijyene dikkat etmemek</li> <li>Aşırı tuz tüketimi</li> <li>Besinleri az çiğnemek</li> <li>Uzun süre aç kalmak</li> <li>Mideyi fazla doldurmak</li> <li>Uykusuzluk</li> <li>Yorgunluk</li> <li>Stres ülserin nedenleri arasında sayılabilir.</li> </ul> <br /> <br /> <b>ERKEN TEŞHİS KANSERDEN KORUR</b><br /> <br /> <b>Ülser nasıl teşhis edilebilir?</b><br /> Gastroenteroloji Uzmanı Uzm. Dr. Halil Genç, "Ülser teşhisinin en doğru yöntemi endoskopidir. Ülserin mide kanserine dönüşmesini önlemede ülserin endoskopi ile erken teşhis edilebilmesi çok önemlidir" dedi.<br /> <br /> <b>TEKRARLAYABİLİR!</b><br /> <br /> <b>Ülserin tedavisi nasıl yapılır?</b><br /> Ülser tedavisinde helicobacter pylori asidini baskılayan ilaçlar ve pozitif bulunursa enfeksiyona yönelik antibiyotik tedavisi verilir. Ülser ilaçları mide asitlerini azaltarak kişinin yakınmalarını rahatlatır. Bunun yanı sıra mide asidinin ülser üzerine etkisini ortadan kaldırarak, iyileşmeyi sağlar. Çoğu ülser ilaç tedavisi ile iyileşir. İlaç tedavisinin dışında uygulanan diğer yöntem ise asit ve pepsin salgısını engellemek için bu salgıyı uyaran sinirin (vagus siniri) kesilmesine dayanır. Ancak tekrar etme riski olabilir. Bazı ülser vakaları kanama, daralma -tıkanma, delinme gibi sorunlara yol açarsa ameliyat gerekebilir. Ülserler kronik ve tekrarlayıcıdır, hayat kalitesini azaltır. Tedavi edilemeyen bir ülserin iyileşmesi 10- 15 yıl kadar sürer. Bunun yanı sıra ülser diyeti de ülser tedavisinde yardımcıdır.<br /> <br /> <h3> ÜLSER DİYETİ</h3> <br /> <b>MİDENİZ UZUN SÜRE BOŞ KALMASIN, ÖĞÜNLERİ ATLAMAYIN</b><br /> <br /> <b>Ülser diyeti nedir? Nelere dikkat edilmelidir?</b><br /> <br /> Batıgöz Sağlık Grubu'ndan Gastroenteroloji Uzmanı Uzm. Dr. Halil Genç, ülser diyetini şu sözlerle anlattı:<br /> <br /> Mide yanmasını önlemek için içilen süt bile ülser rahatsızlığını ileri seviyelere götürebilir. Bu nedenle ülser hastaları midelerine iyi gelmeyen, mide salgısını artıran her türlü gıda ve içecekten kesinlikle uzak durmalıdır. Ekşi, acı, soğanlı yiyecekler şikayetleri artırıyorsa onlardan uzak bir beslenme rutini oluşturulmalıdır. Sigara içmek ülser tedavisini bloke ederek ülserin iyileşmesini geciktirmektedir. Alkol alımı da yüzeysel mukoza direncini bozduğu için gastrit ve ülser gibi hastalıkların tedavisini zorlu hale getirir. Özellikle akut ülserde kesinlikle alkol kullanımından uzak durulmalıdır.<br /> <br /> <br /> <ul> <li>Sağlıklı ve düzenli bir beslenme programını uygulayın.</li> <li>Kahvaltı etmeyi ve öğünlerinizi ihmal etmeyin.</li> <li>Kızartma, aşırı şekerli, tuzlu ve yağlı tatlılardan uzak durun.</li> <li>Yeterli sıvı almaya özen gösterin.</li> <li>Çay ve kahveyi sınırlayın.</li> <li>Akşamları buharda pişmiş yemekleri tercih edin.</li> <li>Küçük porsiyonlar tüketin</li> <li>Mideniz uzun süre boş kalmasın.</li> <li>Tatlı olarak taze ve kuru meyveler, meyveli yoğurtlar veya sütlü tatlıları tercih edin.</li> </ul> <br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-1356037250871441732023-10-26T15:30:00.011+03:002023-10-26T15:32:12.844+03:00En Çok Tercih Edilen Epson Colorworks Modelleri<div><b><a href="https://www.renklibarkodyazici.com/k/renkli-etiket-yazici" target="_blank">Cw-C4000e renkli barkod yazıcı</a></b> modeli ülkemizde de çok tercih edilen Epson Colorworks serisinin en güncel ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Baskı çözünürlüğü 1.200x1.200 dpi olan bu ürünün baskı genişliği ise 108 mm. Masaüstünüzde oldukça az yer kaplayacak olan bu model, C3500 ile benzer kasaya sahiptir ve 310 x 285 x 283 mm ölçülerindedir.</div><div> </div><div> Kullanımı oldukça pratik olan bu renkli barkod yazıcı modeli sayesinde, sürekli form ve kalıp kesim etiketlerine sahip arzu ettiğiniz program vasıtasıyla baskılar yapabilirsiniz. 4 renk CMYK mürekkebe sahip olan bu ürün ile baskılarınızı dilediğiniz gibi renklendirebilirsiniz.</div><div><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpHw24tVM-OqGONhTbydUExZkc-GBVu7e9feMYTt3BhUS4d1cUOBEj9hhvTc8EZ2On_Lk0LRGr2nnyKDJ8DcgpwG95p75umc7MPf4Bf8ULe2Zgx8K8ZIAXw24SQJ2EX18Dx5N163lhZX9Ne3O21-5aprT1PfXmuW0wCalHjd9To5Pwcg9cFFNnX_8jb1ia/s800/epson-colorworks-c7500g-yasamsayfalari.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="En Çok Tercih Edilen Epson Colorworks Modelleri" border="0" data-original-height="800" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpHw24tVM-OqGONhTbydUExZkc-GBVu7e9feMYTt3BhUS4d1cUOBEj9hhvTc8EZ2On_Lk0LRGr2nnyKDJ8DcgpwG95p75umc7MPf4Bf8ULe2Zgx8K8ZIAXw24SQJ2EX18Dx5N163lhZX9Ne3O21-5aprT1PfXmuW0wCalHjd9To5Pwcg9cFFNnX_8jb1ia/s16000/epson-colorworks-c7500g-yasamsayfalari.jpg" title="En Çok Tercih Edilen Epson Colorworks Modelleri" /></a></div> C3500 modeli ile kıyasladığımızda C400e daha fazla mürekkep hafızasına sahiptir. C3500 modelinden % 10 daha fazla mürekkep tasarrufu sağlamaktadır. 50 ml 4 renk (CMYK) mürekkebe sahip bu modeli ile adeta fotoğraf kalitesinde baskılar yapabilmeniz mümkün. 2022’de lansmanı yapılan C400e Kasım 2022’de ülkemizin stoklarına girmiştir.</div><div><br /></div><div><b> Epson Colorworks C6000Ae Color Label Printer</b></div><div> </div><div> Colorworks serisinin en yeni ürünlerinden olan c6000Ae’nin lansmanı 2020’de yapıldı. Bu renkli barkod yazıcı modeli otomatik etiket kesici özelliğine sahiptir. Bu nedenle fotoğraf kalitesinde etiketler basabilirsiniz. Baskının ardından ise otomatik kestirme yapabilmeniz de mümkün.</div><div> </div><div> PrecisionCore baskı kafasıyla en doğru ve kaliteli baskıları sunan bu model 1200x1200 dpi baskı çözünürlüğüne sahip. İçine Min 25 mm, Max 112 mm genişliğinde rulolar alabilen bu cihazın max baskı genişliği ise 108 mm.</div><div> </div><div> Farklı çözünürlüklerde ve farklı hızlara sahip bu model ile 300 x 600 dpi baskı çözünürlüğüne ve 119 mm/sn baskı hızına erişebilirsiniz. En yüksek çözünürlük olarak kabul edilen 1.200x1.200 dpi baskı çözünürlüğü de sizlere 8 mm/sn hız sunuyor.</div><div> </div><div> Bu model 23 kg ağırlığıyla diğer modellerden daha ağır olsa da ergonomik açıdan oldukça kaliteli bir cihaz olarak kabul edilmektedir. 340x565x326 mm ebatındaki bu renkli barkod yazıcıyı kendi masanızda kolaylıkla kullanabilirsiniz.</div><div> </div><div><b> Epson Colorworks C831 Color Label Printer</b></div><div> </div><div> <b><a href="https://www.renklibarkodyazici.com/" target="_blank">Epson Colorworks</a></b> serisinin C6500 modelinin ardından en fazla baskı genişliğine sahip modeli olan C831, 5.760x1.440 dpi baskı çözünürlüğüne sahip. Cyan, Magenta, Black ve Yellow olmak üzere dört farklı renk kartuşuyla fotoğraf kalitesinde baskılar sunmaktadır.</div><div> </div><div> 360x360 dpi baskı çözünürlüğü, 203 mm baskı genişliği ve 92 mm/sn baskı hızıyla serinin en eski üyelerinden kabul edilen C831 modeli, delikli Z katlama etiketler ile çalışıyor. Son dönemde kullanıcıların talep ettiği rulo etiket ise bu modelde mevcut değil.</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-74770771506136312252023-10-03T18:27:00.004+03:002023-10-03T18:27:23.930+03:00Kış hamilelerine özel 8 tüyo...<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhvMlvQ8BXTInkywbtpihk0LrHGguFDJEDpBYUYicP1rTMEPFTp9AcMDFaAWntyeegf2nHpG4taQj4TpARCyuDL7srTqHhIWps0XHH14VfQ25EM69hYrFOL-2ysh-99TSj8bVDYuRT3Qwe/s1600/1483563134_fertijin_op_dr_seval_tasdemir_istanbul_kis02.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhvMlvQ8BXTInkywbtpihk0LrHGguFDJEDpBYUYicP1rTMEPFTp9AcMDFaAWntyeegf2nHpG4taQj4TpARCyuDL7srTqHhIWps0XHH14VfQ25EM69hYrFOL-2ysh-99TSj8bVDYuRT3Qwe/s1600/1483563134_fertijin_op_dr_seval_tasdemir_istanbul_kis02.jpg" /></a><b>Dikkat! Grip salgını var! Anne adayları gripten kendini korusun!</b><br />
<br />
Kış aylarında hamile olmak biraz daha fazla özen gerektiriyor. Havanın soğuk olması, grip gibi bulaşıcı ve salgın hastalıklar anne adayının eve kapanmasına sebep olabiliyor. Diğer yandan işe giden hamilelerin de toplu taşıma araçlarında ve açık ofislerde daha dikkatli olmaları gerekiyor.<br />
<br />
Ferti-Jin Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, kış hamileleri için önerilerde bulundu...<br />
<br />
<b>MEVSİM MEYVELERİNİ İKİ KİŞİLİK YEMEYİN</b><br />
Kışın metabolizma yavaşlar. Karbonhidrat ve tatlı tüketimi artar. Ancak anne adayları gereğinden fazla kilo almamak için karbonhidratları azaltmalı; protein, vitamin ve kalsiyum ağırlıklı bir beslenme programını tercih etmelidir. Peynir, süt, ayran, yoğurt gibi süt ürünlerinden kalsiyum; balık, tavuk, et ve yumurta gibi besinlerden protein; sebze ve meyvelerden de vitamin ihtiyacı karşılanmalıdır. Gece yatmadan önce içilecek bir bardak muzlu süt iyi bir alternatiftir. Ancak özellikle de akşam saatlerinde, tatlıları veya portakal, mandalina, greyfurt gibi mevsim meyvelerini iki kişilik yememeniz, normal porsiyonlarda beslenmeniz önemlidir.<br />
<br />
<b>BALIK TÜKETİN</b><br />
Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, "Kış hamileleri haftada bir porsiyon balık tükettiğinde, kemik ve diş gelişimi için önemli bir yere sahip olan D vitamini ihtiyacını karşılayabiliyor. Haftada üç porsiyon balık tüketmeniz ise et veya tavuğa göre çok daha sağlıklı bir beslenme seçimi olacaktır" diyor.<br />
<br />
<b>ALIŞVERİŞ MERKEZLERİNDE UZUN SÜRE KALMAYIN</b><br />
Kış mevsimi, grip mevsimi… Ülkemizde kuş ve domuz gribi salgını var. Soğuk algınlığı ya da gribe yakalanmamak için bu aylarda kapalı ve kalabalık mekanlarda uzun süre kalmamalısınız. Yürüyüşlerinizi bu tarz alanlarda yapmamalısınız. Grip salgınının olduğu bu mevsimde tokalaşmak, öpüşmek riski artırdığından dikkatli olunmalı ve yakın temastan kaçınılmalı. Yürüyen merdiven gibi yerlere temas ettikten sonra ellerinizi yıkamalısınız.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbzx90Hiqk4MmqkBvbpJEk3gOtXXtf6tR1hgyXrsjaSdivn4MCxRv6Z6JU_bzCxOebA5eCrHQKB4q07cUiejH34dvn5W4esM5FDD9OYNtLoLs98Ymju8UvCWFyfi5da1lSob4xfb0KJBxL/s1600/1483563134_fertijin_op_dr_seval_tasdemir_istanbul_kis01.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbzx90Hiqk4MmqkBvbpJEk3gOtXXtf6tR1hgyXrsjaSdivn4MCxRv6Z6JU_bzCxOebA5eCrHQKB4q07cUiejH34dvn5W4esM5FDD9OYNtLoLs98Ymju8UvCWFyfi5da1lSob4xfb0KJBxL/s400/1483563134_fertijin_op_dr_seval_tasdemir_istanbul_kis01.jpg" width="400" /></a><b>YÜRÜYÜŞÜNÜZÜ MÜMKÜNSE AÇIK ALANDA YAPIN</b><br />
Hamilelik için en uygun egzersiz yürüyüş olsa da kış mevsiminde dışarıda spor yapmak hava koşullarına bağlı olarak pek mümkün olamayabiliyor. Ancak sporunuzu ihmal etmeyin. Yürüyüşünüzü eğer hava koşulları uygunsa, yerler ıslak, kaygan, karlı veya buzlu değilse; 15 dakika da olsa dışarıda yapmaya çalışın. Kendinizi eve hapsetmeyin. Ancak kirli havada dışarı çıkmayın, buna mecbursanız mutlaka maske ya da mendil kullanın. Çünkü kirli hava, anne ve bebekte toksik etki ile enfeksiyonlara davetiye çıkarıyor. Dışarıya çıkamıyorsanız evde ya da spor salonunda yürüyüş bandında yürüyüş, yoga veya pilates yapabilirsiniz.<br />
<br />
<b>DÜŞMEMEYE ÇALIŞIN</b><br />
Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, "Kışın hamile olmanın yaz mevsimine göre en büyük dezavantajı; hava koşullarından dolayı ıslak, kaygan veya buzlu zeminlerde düşmektir. Böyle günlerde ayakkabılarınızın kaygan tabanlı olmamasına, tutunarak yürümeye veya yanınızda birilerinin olmasına biraz daha fazla özen gösterin. Karlı havada çok mecbur kalmadıkça evden çıkmayın" diyerek anne adaylarını uyarıyor.<br />
<br />
<b>EVDE GRİPLİ VARSA AYNI ODADA DURMAYIN</b><br />
Evde eşiniz veya çocuğunuz gripli ise; yakın temastan kaçının. Aynı masada yemek yemeyin, aynı odada uyumayın. Kısacası aynı havayı solumamaya özen gösterin. Evinizi sık sık havalandırın, ellerinizi sık sık yıkayın ve havlunuz mutlaka ayrı olsun. Gripli kişilerle aynı ortamda bulunmanız gerektiğinde maske takmalarını rica edin.<br />
<br />
<b>TOPLU TAŞIMA ARACI KULLANMAK ZORUNDAYSANIZ MASKE TAKIN</b><br />
Hamilelik süresince işe gitmek veya toplu taşıma aracı kullanmak zorunda kalırsanız; özellikle grip salgınının olduğu şu günlerde ağzınızı maske, mendil veya atkı ile kapatın. Gripli kişilerle yakın mesafede bulunmamaya özen gösterin. Çalıştığınız ofiste gripli kişiler varsa, aynı şekilde kendinizi korumaya özen gösterin.<br />
<br />
<b>YATAK ODANIZI HAVALANDIRIN VE NEMLENDİRİN</b><br />
Sabah uyandığınızda ve gece yatmadan önce yatak odanızı havalandırın. Kış günü havasız ve nemsiz bir ortamda uyumak iyice güçleşecektir. Uyku sorunu yaşayan anne adayları ıslak bezler ya da odayı nemlendirecek özel cihazlarla kaloriferlerin kuruttuğu odaların havasını nemlendirmelidir.<br />
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-39903403716125692742023-10-03T18:25:00.008+03:002023-10-03T18:25:43.600+03:00Koku alamama beyin hastalıklarının habercisi olabilir<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfLFkS25OpqZILm7I5x9ioktkweO-C3V494OnAufsKlai0lqWjl0_0D4uO5ZnfG2lsyW3hJ_riJVP5HeFKSljt_WBEUusnC66JWnKPW7cXThcUTvtcn-969uGOZnhTAX4TNeWuWQIMvmxO/s1600/Koku+alamama+beyin+hastal%25C4%25B1klar%25C4%25B1n%25C4%25B1n+habercisi+olabilir.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfLFkS25OpqZILm7I5x9ioktkweO-C3V494OnAufsKlai0lqWjl0_0D4uO5ZnfG2lsyW3hJ_riJVP5HeFKSljt_WBEUusnC66JWnKPW7cXThcUTvtcn-969uGOZnhTAX4TNeWuWQIMvmxO/s1600/Koku+alamama+beyin+hastal%25C4%25B1klar%25C4%25B1n%25C4%25B1n+habercisi+olabilir.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Koku alma problemi birçok insanın yaşadığı bir durum ve sıradan bir durum gibi görünse de birçok beyin hastalığının habercisi olabilir. </b><br /> <br /> Koku alamamanın ihmal edilmemesi gerektiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, "Özellikle 60 yaş üzerindeki kişilerde azalan koku hissi, kafa travması ve tümör gibi beyin hastalıklarının belirtisi olabilir" açıklamasında bulundu.<br /> <br /> Koku alma duyusu ve tat alma hücrelerinin belli bir yaş üzerinde azalmaya başladığını söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, "Günümüzde 60 yaş üzerinde iki kişiden biri koku almada problem yaşıyor ve bu durum beyin hastalıkları ile birlikte görülebiliyor. Koku alamamak, özellikle kafa travması ve tümör başta olmak üzere üst solunum yolu enfeksiyonları, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, Huntington hastalığı, Multipl skleroz (MS) gibi hastalıkların belirtisi olabilir" dedi.<br /> <br /> <b>Koku alamama, kafa travması ve tümörün habercisi olabilir</b><br /> <br /> Koku alma probleminin altında beyin hastalıklarının olabildiğini ve ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Selçuk Göçmen, "Koku alma problemi kafa travması ve tümör oluşumunun habercisi olabilir. Kafa travması, koku alma sinirinin gerilmesi veya kopması olarak karşımıza çıkabiliyor. Travma geçiren hastaların yüzde 5-10'unda koku duyu kaybı görülebiliyor. Bu durumda travma etkisinin azalması için koku alma sinirlerimizin kendi kendine iyileşmesini beklemek en doğrusu. Diğer taraftan beyin tümörleri koku kaybına yol açabiliyor. Burun tıkanması şeklinde karşımıza çıkan bu durumun ise mutlaka kulak, burun, boğaz doktorları tarafından değerlendirilmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.<br /> <br /> <b>Koku alma problemi yaşayanların teşhisi önemli</b><br /> <br /> Koku alma problemi yaşayan kişilerin hikayelerinin çok önemli olduğunu ve kişinin teşhisine göre tedavi edilmesi gerektiğini belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, "Kişinin şikayetine göre özel koku testleri ve tomografi ile MR görüntüleme yapılabilir. İlgili bölümce değerlendirme yapılıp tedavi sonrası takip ve koku alma egzersizleri önerilebilir" dedi.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-55080009739199961412023-08-29T14:55:00.000+03:002023-08-29T14:55:47.528+03:00Kalıcı makyajla gelen güzellik konforu<span style="font-family: inherit;"><b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKuOUrCtgHWF9yivAVBgHPeD5DcEVS_sAbt4tsYSF4YBNCiGi6eWjvpB0nnlukrDtLUgBVo93v65eYBNS718YEKEdQa0ULXaAnJr_F6YAI1KYWN8JZp_5lR5oJFeLW_5rk_Y02Jr6F3H8RTsHoURYwv984MFDE6iAyskfsebZGJ5e7RCjlDJorptPWvg/s1504/kalici-makyaj.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Kalıcı makyajla gelen güzellik konforu" border="0" data-original-height="1016" data-original-width="1504" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKuOUrCtgHWF9yivAVBgHPeD5DcEVS_sAbt4tsYSF4YBNCiGi6eWjvpB0nnlukrDtLUgBVo93v65eYBNS718YEKEdQa0ULXaAnJr_F6YAI1KYWN8JZp_5lR5oJFeLW_5rk_Y02Jr6F3H8RTsHoURYwv984MFDE6iAyskfsebZGJ5e7RCjlDJorptPWvg/s16000/kalici-makyaj.jpg" title="Kalıcı makyajla gelen güzellik konforu" /></a></div><br /><span>Yataktan kalktığınızda, banyoya girip çıktığınızda, spor yaparken ya da yüzmeye gittiğinizde gözleriniz hep sürmeli dudaklarınız da pembe olsun ister misiniz? </span></b><br /><br />Normalde en dikkatli, en özenli makyajlar bile uzun bir günün sonunda silinir. Akar, bulaşır ve yüzümüzü oldukça yorgun ve bakımsız gösterir. Oysa bizi birkaç yıl süreyle terketmeyecek makyaj seçeneğimiz var; kalıcı makyaj!<br /><br /><b>Sık ve Biçimli Kaşlar İçin...</b><br /><br />Kalıcı kaş makyajı, tamamen hijyenik şartlarda yapılan yüzde 100 bitkisel olan ve 3 yıl gibi uzun bir süre kullanılabilen bir işlemdir. Kemoterapi ve kortizon kullanımı sonrası seyrelmiş, çok açık renk ya da tamamıyla dökülmüş kaşlarda kişinin yüzüne ağlamaklı yorgun ifade veren düşük kaşların şekillendirilmesinde, kaşta doğuştan ya da daha sonra kaza veya ameliyat sebebiyle oluşmuş yara izlerinde, kalıcı makyajla şekil vermek mümkündür. Örneğin; sarışın ve beyaz tenli insanlarda kirpikler ve kaşlar pek belirgin değildir ve yüze soluk bir ifade katar. Bu durumu ortadan kaldırmak ve ifadeleri belirginleştirmek amacıyla yapılan kalıcı makyaj kişiye büyük rahatlık sağlamaktadır. Kalıcı makyaj normal makyaj gibi cildin üzerine yapılmadığı için koyu ve parlak renklerde olmaz. Cildin içine pigment uygulamasından sonra cildin iyileşme aşamasında pigment cildin içinde kalır ve üzerini cilt örter. Rengin görünmemesini sağlayan cildin şeffaflığıdır. Üzeri cilt ile kaplanan pigment ve yapılan renkten daha açık bir renk alır. Bu da kalıcı makyajın daha doğal görünmesini sağlar. Kalıcı makyajla hem makyajlı kadar bakımlı, hem de doğal görünüme sahip olursunuz.<br /><br /><b>Biçimli ve Dolgun Dudaklar İçin...</b><br /><br />Asimetrik dudaklarından veya ince dudaklarından şikayetçi olan kişilerde dudakların çevresine yapılacak, ince bir kontur; dudakları daha dolgun gösterir, hatları belirginleştirir ve çevresindeki kırışıklıkları kamufle eder. Kalıcı makyajla bu sorun 3 yıl gibi uzun bir süre boyunca ortadan kaldırılmaktadır. Dudak konturu uygulamasında önemli olan kişinin ruj kullanmadığı zamanlarda da dudaklarının doğal görünmesidir. Makyaj yapmadan dolgun dudaklara kavuşmak için, kalıcı makyaj uygulamalarını denemelisiniz. Kalıcı makyaj son derece doğal bir görünümle yüzdeki kontrastları arttırır, hatlarını belirginleştirir, bazı kusurları giderir. Gündelik yaşamda ve her anınızda bakımlı olmanın özelliğini keşfedeceksiniz. Kalıcı makyaj gözlere, kaşlara dudaklara uygulandığında onları belirginleştirir.<br /><br /><b>Belirgin ve Alımlı Gözler İçin...</b><br /><br />Zayıf kirpikleri olan, gözleri belirginleştirmek için uygulanan eye-liner, üst ve alt göz kapaklarında kirpik diplerine uygulanır. Eye liner çizemeyen bayanlara büyük kolaylık sağlayan ve her renk uygulanabilen kalıcı makyaj ile harika bakışlara kavuşursunuz. Sabah uyandığınızda, sporda, havuzda, denizden çıkınca bozulmayan dolgun dudaklar, alımlı kaşlar, çekici bakışlar, canlı bir yüz ifadesi günün her anında güzelliğinize güzellik katacaktır.<br /><br /><b>Uygulama Nasıl Yapılır?</b><br /><br />Kalıcı makyaj öncesinde, duyarlılığı en az seviyeye indirmek amacıyla işlem yapılacak bölgeye lokal anestezik bir krem yardımı ile 15-20 dk. anestezi sağlandıktan sonra özel kalıcı makyaj cihazıyla uygulanır. Bu işlem de pigment maddeleri ile steril tek kullanımlık iğneler yardımı ile cildin alt tabakalarına yerleştirilir.<br /> </span><div><span style="font-family: inherit;"> </span></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-75735907483573435432023-08-29T14:54:00.008+03:002023-08-29T14:54:42.162+03:00Otuz yaşın üzerindeki her dört kadından biri idrar kaçırıyor<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLxji_TMLjHOcIs87AGN8swiHy3gmj6LXOldbEnbksr_RY5ZXiInFDxkoRDPwGiQgHDZY7aPPl6OBWH0CMScREqh6mdf_dSG-P4pJOpGnvsVD_HAB0nQwOE2WZTdZ6bcj3dLzN0yS9Nnfg/s1600/Otuz+ya%25C5%259F%25C4%25B1n+%25C3%25BCzerindeki+her+d%25C3%25B6rt+kad%25C4%25B1ndan+biri+idrar+ka%25C3%25A7%25C4%25B1r%25C4%25B1yor.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLxji_TMLjHOcIs87AGN8swiHy3gmj6LXOldbEnbksr_RY5ZXiInFDxkoRDPwGiQgHDZY7aPPl6OBWH0CMScREqh6mdf_dSG-P4pJOpGnvsVD_HAB0nQwOE2WZTdZ6bcj3dLzN0yS9Nnfg/s1600/Otuz+ya%25C5%259F%25C4%25B1n+%25C3%25BCzerindeki+her+d%25C3%25B6rt+kad%25C4%25B1ndan+biri+idrar+ka%25C3%25A7%25C4%25B1r%25C4%25B1yor.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Yapılan araştırmalara göre 30 yaşın üzerindeki her 4 kadından 1'i idrar kaçırmadan şikayet ediyor. </b><br /> <br /> Özellikle menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda, çok doğum yapmış kadınlarda ve aşırı kilolu kadınlarda görülebilen bu sağlık sorunu hakkında Üroloji Uzmanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman önemli açıklamalarda bulundu.<br /> <br /> <b>Kadınlarda idrar kaçırma problemi üç farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır;</b><br /> <b><br /></b> <b>1.Stres İnkontinans: </b>Öksürme, hapşırma, aniden ayağa kalkma, gülme, ağır bir şey kaldırma gibi, ani karın içi basınç arttığı durumlarda, damla damla ya da daha fazla idrar kaçırma şeklinde görülür. Beraberinde mesane veya rahim sarkması olabilir. Risk faktörleri, gebelik, çok sayıda doğum ve menopozdur.<br /> <b><br /></b> <b>2.Urge İnkontinans:</b> Aniden oluşan idrar yapma hissiyle idrarın kaçırılması durumudur. "İdrarı yetiştirememe" olarak da ifade edilir. Mesanede aniden ortaya çıkan istemsiz kasılmalar neticesinde meydana gelir. Kişi tuvalete yetişemeden idrar kaçırma oluşur. Bunun yarattığı sıkıntıyla kadın geceleri de dahil olmak üzere çok sık tuvalete gider.<br /> <br /> İdrar yolları enfeksiyonları, idrar yollarında taş, barsak problemleri, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, inme ve multipl skleroz gibi hastalıklarda görülebildiği gibi, "aşırı aktif mesane" adı verilen durum da buna sebep olabilir.<br /> <b><br /></b> <b>3.Mikst İnkontinans: </b>Her iki idrar kaçırma tipi birlikte görülür.<br /> <br /> Kadınlarda idrar kaçırma problemi için alınacak önlemlerin başında yaşam tarzında yapılacak bazı küçük değişiklikler gelmektedir çünkü bu önlemleri alarak idrar kaçırma riskini azaltmak mümkündür.<br /> <br /> <b>İdrar kaçırma probleminden kurtulmak için bazı önemli tavsiyeler;</b><br /> <br /> <br /> <ul> <li>İdeal kiloda olmaya çalışın,</li> <li>Sigara kullanmayın, kullanılıyorsanız bırakın.</li> <li>Mesane uyarıcı etkisi olan yiyecek ve kafeinli içeceklerin tüketimini sınırlayın.</li> <li>Lifli gıdadan zengin bir beslenme şekli belirleyin, kabızlığı engellenmeye çalışın.</li> <li>Düzenli fiziksel aktivite yapın, egzersizi hayatınızın içine dahil edin.</li> <li>Özellikle gebelik döneminde olmak üzere, Kegel egzersizlerini günlük yaşamda uygulamaya çalışın.</li> <li>Düzenli sağlık kontrolü yaptırın.</li> </ul> <br /> <br /> <b>"İdrar Kaçırma Kâbusundan 20 Dakikada Kurtulmak Mümkün"</b><br /> <br /> Kadınlarda idrar kaçırmanın tedavisi hakkında da önemli noktalara vurgu yapan Üroloji Uzmanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman; "Kadınlarda idrar kaçırma, ancak yaşayanın bilebileceği çok büyük bir sıkıntıdır. Doğurgan çağdaki kadınların dörtte biri, 50 yaşın üzerindeki kadınlarda ise her iki kadından biri idrar kaçırmaktadır. İşte böylesine önemli bir tıbbi sorun, bedensel sorun, aynı zaman sosyal sorun olan idrar kaçırmada vakit kaybetmeden bir üroloji uzmanına başvurursak yapılacak olan birtakım tetkikler sonrasında hastalık teşhis edilmektedir. Öncelikle birtakım ilaçlar verilmekte, sıkışma tipi kaçırmalar bu ilaçlarla kolaylıkla tedavi edilmektedir.<br /> <br /> Eğer ilaç tedavisi yerine ameliyata karar verilecek bir durum söz konusu ise, bugünkü tekniklerle yaklaşık 20 dakika süren ve aynı gün eve çıkılabilen bir ameliyat ile hastamızı idrar kaçırma sorunundan kurtarabiliyoruz. Üstelik hastanın vücudunda herhangi bir iz de kalmıyor. Düşünün, hayatı kâbusa çeviren bir sorun sadece 20 dakikada son bulacak, bu ne kadar büyük bir müjdedir. Bu sebeple idrar kaçırma problemi olan kadınların hiç vakit kaybetmeden bir üroloji uzmanına başvurmalarını tavsiye ederim." dedi.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-12146473748222994372023-03-28T19:18:00.001+03:002023-03-28T19:18:55.035+03:00Cildinizi genç tutmanın yolları<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: inherit;"><b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYyFK8YpaTT2dgM8MUj9hcl04h_EJrbHfanZOBbXAwoQ7UHQN3two-v2SmhTrWifk5wKyHlYfqChY_LYiPjm1z62T3yyDQl6-4ujGvf17CkjZgShZcKQ780d7uXeEtihCNsp6mJUxRdhRP/s800/Cildinizi+gen%25C3%25A7+tutman%25C4%25B1n+yollar%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Cildinizi genç tutmanın yolları" border="0" data-original-height="533" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYyFK8YpaTT2dgM8MUj9hcl04h_EJrbHfanZOBbXAwoQ7UHQN3two-v2SmhTrWifk5wKyHlYfqChY_LYiPjm1z62T3yyDQl6-4ujGvf17CkjZgShZcKQ780d7uXeEtihCNsp6mJUxRdhRP/s16000/Cildinizi+gen%25C3%25A7+tutman%25C4%25B1n+yollar%25C4%25B1.jpg" title="Cildinizi genç tutmanın yolları" /></a></div><span><br />Sağlıklı genç ve güzel görünmenin sırrı pürüzsüz ve ışıltılı bir ciltten geçiyor. Dış etkenlere her daim açık olan cildimize gerekli korumayı ve özeni göstermezsek cildimizin yaşlanmasına engel olamayız. </span></b><br />
<br />
Cilt bakımına gerekli özeni gösterip cildimizi genç tutmanın mümkün olduğunu ifade eden Esteworld Plastik Cerrahi Hastaneleri Dermatoloji Uzmanı Dr. Eylem Acar Özer, “Cilt yaşlanmasının hızını sadece genetik mirasınız belirlemez. Sabah ve akşam yapacağınız düzenli cilt bakımı ile dış etkenlerin etkisini en aza indirip daha sağlıklı bir cilde sahip olabilirsiniz”<br />
<br />
Hepimiz pürüzsüz, kusursuz bir cilt yapısıyla dünyaya geliriz. Bunun değerini çok iyi bilmeli, cildimize ihtiyaç duyduğu gerekli bakımı ve özeni göstermeliyiz. Yaşantımızın her gününde sağlıklı, genç, pürüzsüz ve ışıltılı bir cilde sahip olmak için, cilt bakımına gerekli özeni göstermemiz gerekiyor. doğru bir cilt bakımı uygulamasının ilk ve en önemli adımı cilt tipini doğru analiz etmekten geçiyor. Cilt yapısını iyi değerlendirebilmek için gerekli olduğu takdirde uzmanlardan destek alınması gerektiğini belirten Esteworld Plastik Cerrahi Hastaneleri Dermatoloji Uzmanı Dr. Eylem Acar Özer, “Cilt tipinizi belirledikten sonra cilt bakımı konusunda yapılması gereken en temel işlemler; cildi iyi temizlemek, nemlendirmek, güneşten ve diğer çevresel faktörlerden korumaktır. Her cilt tipi kendine uygun bir temizleyici jel, temizleme sütü ve benzeri bir ürünle temizlenmelidir. Nemlendirme amacıyla kullandığımız ürünler ise cildin su ihtiyacını karşılayarak cildi yapılandırır ve korur” dedi. <br />
<br />
<b>GÜNEŞİN ZARARLI ETKİLERİNDEN KORUNUN </b><br />
<br />
Cildimize iyi bakmak için dış etkenlerle mücadele ederken en büyük savaşı güneşin zararlı etkilerine karşı veriyoruz. Cildimizi güneşin zararlı etkilerinden korumak için güneş ışınlarından korunmak, riskli saatlerde güneşlenmemek ve gün ışığı olan her saatte, cildin görünen kısımlarına yüksek koruma faktörlü ürünler sürülmesi gerektiğini ifade eden Dr. Acar sözlerini şöyle sürdürdü:<br />
<br />
“Özellikle yaz aylarında daha fazla güneş ışınlarına maruz kalan cildimizi koruyucu giyecekler ile korurken güneş gözlüğü, şapka, güneş şemsiyeleri gibi güneş ışınlarından korunmamaızı sağlayan aksesuarları da günlük hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Sokağa çıkmadan önce süreceğimiz 10-15 koruma faktörlü cilt ürünleri ile cildinizi yaz-kış korumak cilt yaşlanmasının önüne geçecektir. Doğru ve dengeli besin maddelerini içeren bir diyet programı izlemek ve “nutirkozmetik” denilen besin takviyesi kullanmak cildinizi koruyacaktır.”<br />
<br />
<b>CİLDİNİZ İÇİN UFAK DOKUNUŞLAR</b><br />
<br />
Cildimizi dış etkenlere karşı korurken, yaptıracağımız bir takım uygulamalar ile de cildimizi genç tutmak için destekleyebiliriz. Cildimizin sağlıklı ve genç görüğnmesini sağlamak için günümüz teknolojisinden de yardım alınabileceğinin altını çizen Dr. Acar, cildi genç tutmak için yapılan uygulamaları şöyle sıraladı:<br />
<br />
“Kimyasal ve mekanik çeşitli tekniklerle derinin üst tabakasının soyulması işlemi olan peeling ile deride bulunan renk düzensizliklerinin ve dokunun düzelmesinin yanı sıra ince çizgilerden ve statik kırışıklıklardan da kurtulabilirsiniz. Cildin kalınlığını artıran, gerginleştiren ve cildin daha sağlıklı genç bir görünüme kavuşmasını sağlayan Dermaterapi ile kişinin problemine göre cilde uygulanacak kollajen, vitamin, mineral içerikli serum veya kişinin kendi kanından elde edilen büyüme faktörleri içeren PRP serumu şeklinde olabilir. Bunların yanı sıra kırışıklık tedavisinde kullanılan botox ve yanak, dudak çevresi ve çene bölgelerinde bulunan kırışıklıkların çözümü için uygulanan dolgu maddeleri ile cildinize dışarıdan ufak dokunuşlarda bulunabilirsiniz”<br />
</span><div>
</div>
<div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-43279740750293469412023-03-28T19:17:00.002+03:002023-03-28T19:17:10.187+03:00Bahar yorgunluğu da neymiş<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEht2CZ5ghSudmIyD_uYgKKvcq1eSdglGylBoBMGdL8V0xA6zH4T_VjMPP-TW6YkQKAWPGZshUw524e9ceSONlzzwPTXyumFLrc6xwfnHNJsI1WFmzOYGGEqtvyf9pMryv2fP7-SE9l2V4ka/s1600/Bahar+yorgunlu%25C4%259Fu+da+neymi%25C5%259F.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEht2CZ5ghSudmIyD_uYgKKvcq1eSdglGylBoBMGdL8V0xA6zH4T_VjMPP-TW6YkQKAWPGZshUw524e9ceSONlzzwPTXyumFLrc6xwfnHNJsI1WFmzOYGGEqtvyf9pMryv2fP7-SE9l2V4ka/s1600/Bahar+yorgunlu%25C4%259Fu+da+neymi%25C5%259F.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Kış aylarında yavaşlayan metabolizma, mevsim değişikliği ve havaların ısınması ile kimi zaman adaptasyon sorunu görülebilir. </b><br /> <br /> Bu da bireylerde uykusuzluk, stres, yorgunluk gibi sorunlara neden olur. Bu durum hem özel yaşantımızı hem de iş hayatımızı olumsuz yönde etkileyebilir. Liv Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Aslı Çurgunlu bahar yorgunluğunu anlattı.<br /> <br /> <b>Bahar yorgunluğu belirtileri nerelerdir?</b><br /> <br /> Özellikle kışın soğuk aylarının ardından bahar döneminde havaların ısınmasıyla birlikte kişilerde daha fazla uyku hali, sıkılganlık ve daha fazla yorgunluk görülmeye başlar. Bu durum rutin yapılan işlerde dahi sıkılmamıza neden olabilir. Bahar yorgunluğu, bahar mevsimine geçişin ilk zamanlarında etkisini gösterir. Eğer uzun süren bu depresif durum devam ederse, alanında uzman hekimlerden yardım alınması gerekir.<br /> <br /> <b>Olumsuzluklar sizi etkilemesin</b><br /> <br /> Mevsim geçişleri insanların hormonlarını etkiler. Kişi eğer stresli bir yaşama sahipse, zorlu bir işte çalışıyorsa ve özel hayatında mutsuz ise bahar döneminde ruhsal değişikler görme ihtimali, artar. Bu durumun kır yaşamında yani büyük metropoller dışında görülme oranı daha düşüktür. Beslenme düzeni ve tükettiğimiz besinlerde bu durumda olumsuz etkiler gösterir. Bu süre zarfında kişinin yüksek motivasyonu veya yeni uğraşları örneğin spor veya katılacağı aktiviteler bahar dönemine girişte kişiyi rahatlatacaktır. Hayatını düzene sokacaktır.<br /> <br /> <h3 style="text-align: left;"><b>Bahar yorgunluğuyla nasıl baş edebiliriz?</b></h3><br /> <ul> <li>Bahar dönemine hazırlığın bahar geldiğinde değil bahar gelmeden önce yapılması gerekir. Vücudumuzu her anlamda geleceğe hazırlamak önemlidir.</li> <li>Özellikle beslenme şeklimiz dengemizi korumada yardımcı olacaktır. Dengeli beslenmek yani protein, vitamin ve mineral bakımından zengin besinler tüketmeliyiz.</li> <li>Pek çok insanın çalışma saatleri belli bir standarda bağlı olduğundan dolayı dinlenme ve uyku için zaman ayırmalı, bu zamanı doğru kullanmalıdır.</li> <li>Vücudun en fazla ihtiyacı olan maddelerden biri sudur. Bu nedenle su tüketimine dikkat edilmesi gerekir. Susuz kalan vücutta metabolizma yavaşlar.</li> <li>Bahar yorgunluğuna karşı alınacak en önemli tedbirlerden biri de spordur. Düzenli egzersizler yapmak metabolizmanın hızlanmasını sağlar. Basit egzersizler, yürüyüş, koşu, yüzme ve bisiklet gibi egzersizleri bu dönemde tercih edebiliriz. Spor yaparken vücudunuzu zorlamamalıyız.</li> </ul> <br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-83576985391470619582022-05-13T18:14:00.002+03:002022-05-13T18:14:32.002+03:00Mutfakta hijyen kuralları nelerdir?<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBVfvVEEwXbu80gnzOFUv19Loe4hLsBPYMIs2JPwFSI2rEV2Dl4QALspZTKz-eZ4FU4LUlfUJJqQQ5MSjiOMMsnlCvgXTN3W4tNmAfGtRZxMY9HUG8F8xofOU7YMPNEn1tw19spBwmrW5z/s1600/Mutfakta+uyulmas%25C4%25B1+gereken+hijyen+kurallar%25C4%25B1+nelerdir.jpg" style="clear: left; display: inline; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBVfvVEEwXbu80gnzOFUv19Loe4hLsBPYMIs2JPwFSI2rEV2Dl4QALspZTKz-eZ4FU4LUlfUJJqQQ5MSjiOMMsnlCvgXTN3W4tNmAfGtRZxMY9HUG8F8xofOU7YMPNEn1tw19spBwmrW5z/s1600/Mutfakta+uyulmas%25C4%25B1+gereken+hijyen+kurallar%25C4%25B1+nelerdir.jpg" /></a><br /></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b></div><div class="gmail_quote"><b>Mutfakta uyulması gereken hijyen kuralları nelerdir</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Mutfaklarda hijyen standardını sağlamak her dönemin konusu olsa da, koronavirüs salgınının tüm dünyayı etkisi altına aldığı bu günlerde ayrı bir önem kazandı. ISS Mükemmellik Merkezi, virüsten korunmak için bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanı sıra mutfaklardaki hijyen uygulamalarına da tam uyulması gerektiğine dikkat çekiyor.<br /> <br /> Dünyada hızla yayılmaya devam eden koronavirüs (Covid-19) küresel anlamda bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Bilim adamları, yeni koronavirüse karşı bir aşı ve tedavi şu ana kadar bulamamış olsalar da, çalışmalar hız kesmeden sürüyor. Tüm viral enfeksiyonlarda olduğu gibi, koronavirüse karşı alacağımız önlemlerin en başında yine bağışıklık sistemini güçlü kılmak geliyor. Bağışıklık sistemini güçlendirici gıdalar ile dengeli beslenme büyük önem taşırken, mutfaklardaki hijyen kurallarını eksiksiz uygulamak da yine virüse karşı koruyucu tedbirleri oluşturuyor.<br /> <br /> <h3> Alışverişte maksimum dikkat!</h3> Tüketicilerin güvenilir noktalardan paketli, sağlıklı içeriğe sahip, taze görünümlü ve etiket bilgileri okunabilir ürünleri satın alması özellikle öneriliyor. Bunun yanı sıra mutfaklarda kullanılan ekipmanların genel temizliği ve hijyeni de çok daha önemli hale gelmiş durumda... Alışveriş poşetlerinin ve paketlerin yemek hazırlığı yapılan tezgahlara ve masalara doğrudan konulmaması, temas ettiğindeyse dezenfekte edilmesi önem taşıyor. Alınan ürünler uygun yapıya sahip ise yıkanabiliyor, değilse ambalajları silindikten sonra buzdolabına yerleştirilebiliyor. Yemek hazırlığında kullanılan kesme tahtaları, bıçak gibi ekipmanların ise kullanıldıktan sonra çok fazla bekletilmemesi, kaba kirinin alınması ve bulaşık makinesinde yıkanması gerekiyor.<br /> <br /> Bununla birlikte yeni tip koronavirüsün gıda kaynaklı bulaşıcılığıyla ilgili kesin bir bilgi olmamakla birlikte, yemek hazırlığı yapan kişilerin başta el temizliği olmak üzere kişisel hijyenlerine en üst düzeyde özen göstermeleri şart. Herhangi bir rahatsızlık belirtisi hisseden kişinin yemek hazırlığı yapmaması veya eldiven ve maske ile yapması tavsiye ediliyor.<br /> <br /> <h3> Yıkama suyuna sirke ve limon takviyesi</h3> Ayrıca bu dönemde sebze ve meyvelerin yıkama suyuna asetik asit içerikli sirke veya limon suyu eklenmesi, bununla birlikte gıdaların yeterli süre ve sıcaklıkta pişirilmesi hayati derecede önemli. İçinde bulunduğumuz süreç içerisinde az pişmiş ürün gruplarının tercih edilmemesi gerekiyor. Buna karşın tüm yaş grupları için bol sıvı alınması, taze sebze-meyve tüketiminin artırılması ve dengeli beslenme öneriliyor. Kırmızı renkli meyveler ve sebzeler, turşu ürünleri ve yoğurt gibi probiyotik ürünler de bağışıklığa pozitif etki eden besinler arasında yer alıyor. <br /> <br /> Bir başka konu ise bulaşık makinelerinin basket, yıkama ve durulama kollarının temizliğinin sürekli kontrol edilmesi... Bulaşık makinelerinin uygun sıcaklıkta (minimum 50 derece) ve sürede çalıştırılması kullanılan ekipmanların temizliğini tam anlamıyla sağlamaya yardımcı oluyor. <br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-60270925643171693152022-02-20T22:04:00.003+03:002022-02-20T22:05:21.919+03:00Aşı ile ilgili doğru bilinen 7 yanlış<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsJYV3ym97akOpQsP6unBmgUgIfRKYzxbr-uaaKNubKrj-XhosqvIuJe2igVeR3ybdGZwx39jEAjkn9WSo9GQQkHbEAk3eHpYXNKuqVnCgC6XoBvkKG36ujFmpMUjUZkDi0bctCV0uY-Tz/s1600/1556260968_7.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsJYV3ym97akOpQsP6unBmgUgIfRKYzxbr-uaaKNubKrj-XhosqvIuJe2igVeR3ybdGZwx39jEAjkn9WSo9GQQkHbEAk3eHpYXNKuqVnCgC6XoBvkKG36ujFmpMUjUZkDi0bctCV0uY-Tz/s1600/1556260968_7.jpg" /></a><br /></div><div class="gmail_quote"><b>Belirli bakteri veya virüslerin zayıflatılmış halinin, herhangi bir parçasının veya etkisizleştirilmiş toksininin vücuda verilmesi ve böylece koruyucu antikorlar ve hafıza cevabının oluşturulması işlemi olan aşılama, daha önce ölümcül olan birçok hastalığın kökünün kazınmasını sağlayan bir koruyucu sağlık uygulaması olarak önemini her daim koruyor. </b><br /> <br /> Acıbadem International Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İhsan Şehla hem birey hem toplum sağlığı açısından görünmeyen faydaları, görünen ve nispeten çok daha hafif yan etkilerinden kat kat fazla olan aşılama işlemiyle ilgili doğru bilinen yanlışlar hakkında bilgiler verdi.<br /> <br /> <b>"Aşı yaptırmaya gerek yok, vücut çocukluk çağında bazı enfeksiyonları geçirsin ki bağışıklık sistemi doğru gelişsin"</b><br /> <br /> Bu görüş ilk bakışta mantıklı ve doğru gibi görünse de çok sorunlu! Kızamık, suçiçeği, difteri, çocuk felci ve benzeri hastalıklardan iyileşen çocuklarda elbette bir bağışıklık gelişiyor. Ancak sırf aşılatılmadığı için, bir anda salgına dönme ihtimali çok yüksek olan bu hastalıkları atlatamayıp hayatını kaybeden ya da iyileşemeyip sakat kalan çocuklar açısından bakıldığında durum böyle değil. Çocukları koruyucu bir seçenek varken "kendisi iyileşsin" riski hiçbir sorumlu ebeveynin almak istemeyeceği bir risk.<br /> <br /> <b>"Bu hastalıklarla karşılaşan çocukların büyük kısmı iyileşiyor, sadece bağışıklık sistemi bozuk ya da kronik hastalığı olan çocuklar etkileniyor. O zaman sadece bunlar aşılansın"</b><br /> <br /> Bu da yanlış ve bilimsel temelden yoksun bir yaklaşım. Bu hastalıklara bağlı ölüm ve sakatlık gelişmesi için önceden bir sorunun olması gerekmiyor. Önceden sağlıklı ve hiçbir hastalığı olmayan çocuklarda da sakatlık veya ölüm gerçekleşebiliyor. Bağışıklık sistemi gelişsin diye bir çocuğu bu hastalıklara maruz bırakmak bir ülkenin kendi ordusu savaş tecrübesi kazansın diye güçlü düşman bir ülkenin askerlerinin ülkeyi işgal etmesini beklemeye benziyor. Düşmanı iyi tanımak ve anında reaksiyon vermek, saldırıya uğramak ve kayıp vermekten daha az maliyetli bir strateji. Aşılar da bağışıklık sistemine düşmanlarını tanıtmak açısından bulunmaz fırsatlar.<br /> <br /> <b>"Aşılar 1 yaşından küçük çocuklarda ölüm ve sakatlık oranlarını azaltmıyor neden 1 yaşından önce aşılama olsun?"</b><br /> <br /> Tıbbın, aşıların ve bebek bakımının çok gelişmesinden sonra bile bu iddiaları öne sürmek konu hakkında yeterli bilgi sahibi olunmadığını gösteriyor. Örneğin boğmaca hastalığının en çok etkilediği grup 1 yaşın altındaki çocuklar. Bugün dünyada ilk 2 ay boyunca aşısız olduğu için duyarlı bebekleri korumak için bilim otoriteleri evde beraber yaşayan yetişkinlerin de önceden aşılanmasını öneriyor, buna "Koza Stratejisi" adı veriliyor. Örneğin aşılamanın iyi olduğu bölgelerde tetanoz hastalığına bağlı bebek ve çocuk ölümleri çok az görülüyor ve bu sadece hijyen ve iyi bakımla açıklanabilir bir tablo değil. Ayrıca, özellikle 6-36 ay arası çocuklarda en sık menenjit nedeni olan iki bakteriye (H.influenza tip B ve Pnömokoklar) karşı geliştirilmiş aşılar sayesinde bugün bu bakterilere bağlı menenjit çok azalmış durumda. Bu aşılar sadece menenjiti değil zatürre, sinüzit ve kulak iltihabını da azaltan etki gösteriyorlar.<br /> <br /> <b>"2 yaşından önce bu kadar yabancı maddeyi vücuda vermek yanlış"</b><br /> <br /> Bebeklerin bağışıklık sistemi gelişmeye devam etse de yeni doğmuş bebeğin de etkili bir bağışıklık sistemi var. Çevremizde bu bağışıklık sistemini uyaran ve olumlu/olumsuz etkileyen milyonlarca partikül mevcut. Bunlar soluduğumuz havada dolaşan polenler, kimyasal maddeler, duman, su damlacıkları vb. olabildiği gibi annenin yediklerinden sütüne geçen maddeler veya bebeğe verilen besinler de olabilir. Bu kadar yoğun bir bombardımana maruz kalan bir organizmanın, sayısı 20'yi bulmayan aşılardan daha fazla etkilenmesini beklemek hem akla hem de şimdiye kadar milyarlarca doz yapılarak ciddi tecrübe sahibi olunan aşılarla ilgili bilimsel sonuçlara uygun değil.<br /> <br /> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5v17es91D44zwDnTCvo078LwThQjkq0xL5Godtp0HcuQ9OueN8dKaHKnxnNm5cYkcRSq0t1o_8lPyIiUEZyhRyly-HmvV3P95jZWaXFVVGTn4GcqYnCAEoGOSDK9Ik7PsR-5iZLrYT0FJ/s1600/1556260970_2.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5v17es91D44zwDnTCvo078LwThQjkq0xL5Godtp0HcuQ9OueN8dKaHKnxnNm5cYkcRSq0t1o_8lPyIiUEZyhRyly-HmvV3P95jZWaXFVVGTn4GcqYnCAEoGOSDK9Ik7PsR-5iZLrYT0FJ/s1600/1556260970_2.jpg" /></a><b>"Aşılar ve içeriğindeki cıva, alüminyum gibi maddeler otizm ve/veya beyin hasarına sebep olmaktadır"</b><br /> <br /> Aşılar ile ilgili sorun olduğunu iddia eden görüşlerin hiçbiri bilimsel ölçütleri baz almıyor. Örneğin, Andrew Wakefield'in 1998 yılında Lancet'te yayınlanan ve süt çocukluğu döneminde verilen KKK (Kızamık Kızamıkçık Kabakulak) aşısı ile otizm arasında ilişki olduğunu öne süren çalışma, metodu ve verileri toplama şekli yanlış olduğundan daha sonra geri çekildi. Üstelik ne bu çalışmada ne de sonra birçok ülkede yapılan çalışmalarda aşı ile otizm ilişkisi kanıtlanabilmiş değil. Danimarka'da 1991-1998 yılları arasında dünyaya gelen 537.303 çocuğun aşılanma durumu ve otizm tanısının incelendiği çalışmada ise KKK (kızamık-kızamıkçık-kabakulak kombine aşısı) aşısı yaptıran ve yaptırmayanlarda otizm için görece risk açısından hiçbir fark rapor edilmedi. Otistik çocuklarda aşılanma zamanı ile otizm gelişimi açısından bir ilişki de saptanmadı.<br /> <br /> <b>"Grip aşısı Gullian Barre Sendromu'na (GBS – ilerleyici kas zayıflığı veya felci ile seyreden akut hastalık) sebep oluyor"</b><br /> <br /> Bu inanış da bilimsel verilerle yalanlanmış durumda. ABD'de 1976 yılında meydana gelen domuz gribi salgını sırasında 100.000'de 1 oranında Guillain-Barre Sendromu (GBS) gelişen olgu bildirildi; fakat yapılan araştırmalar aşı sonrası ortaya çıkan bu patoloji oranının GBS'nin toplumdaki sıklığının altında olduğunu; aşılanmamış olup grip geçirenlerde GBS'nin daha yüksek sıklıkla ortaya çıktığını ortaya koydu.<br /> <br /> <b>"Gelişmiş ülkelerin alt yapısı iyi olduğundan aşılara ihtiyaç yoktur"</b><br /> <br /> Kontrol altında diye düşünülen bir hastalığın aniden ortaya çıkıp yayılabileceği, Japonya, Avustralya, İsveç gibi ülkelerde tecrübe edildi. 1974 yılında Japon çocuklarının yüzde 80'ine boğmaca aşısı uygulanmakta iken aynı yıl bütün ülkede sadece 393 boğmaca olgusu rapor edildi, boğmaca ile ilişkili tek bir ölüm bile rapor edilmedi. Daha sonra aşılanma oranları düştü ve sadece yüzde 10 çocuk aşılanır hale geldi. Bunun sonucunda 1979 yılında 13.000'den fazla kişi boğmacaya yakalandı ve hastaların 41'i hayatını kaybetti. Rutin aşılamaya dönüldüğünde ise hastalık sayıları yeniden düştü. Yani ülkenin gelişmişlik seviyesi aşılama yaptırılması gerekliliğini ortadan kaldırmıyor.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-26158346879626734692021-06-16T19:42:00.008+03:002021-10-08T21:13:02.856+03:00Boşanmalar da salgına dönüşebilir mi?<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiee5uCeZZcyCSAwj807_lFn11Tqq3FlWHQAIyeujTGcMjpkefrh9To9zsGs7Oupoh73RwE_QsFZknxKWM24D-N-LajVk7xGITtjhJwlaJ5KGLN8fBBaIMaW36FIYbAWsaOMTG9maD3IjS3/s1600/Bo%25C5%259Fanmalar+da+salg%25C4%25B1na+d%25C3%25B6n%25C3%25BC%25C5%259Febilir+mi.jpg" style="clear: left; display: inline; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiee5uCeZZcyCSAwj807_lFn11Tqq3FlWHQAIyeujTGcMjpkefrh9To9zsGs7Oupoh73RwE_QsFZknxKWM24D-N-LajVk7xGITtjhJwlaJ5KGLN8fBBaIMaW36FIYbAWsaOMTG9maD3IjS3/s1600/Bo%25C5%259Fanmalar+da+salg%25C4%25B1na+d%25C3%25B6n%25C3%25BC%25C5%259Febilir+mi.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Koronavirüs (COVID-19) salgını ilişkileri de tehdit ediyor. Sosyal izolasyon döneminde tüm günü birbirleriyle geçiren çiftler, sorunlarını aşamazlarsa süreç boşanmaya kadar gidebiliyor. </b><br /> <br /> Uzmanlar, çiftlere günlük tutmalarını, kavgada bile birbirlerinin gözlerinin içine bakmalarını ve aynı evin içinde dahi olsalar ayrı ayrı zaman geçirmeyi de öğrenmelerini öneriyor<br /> <br /> Pandemi olarak adlandırılan koronavirüs (COVID-19) salgını ilişkileri de etkiliyor. Vaka sayılarının arttığı her geçen gün sürecin ne kadar daha bu şekilde devam edeceği akıllarda soru işareti yaratıyor. Bu sürecin çiftlerin üzerinde de olumlu ya da olumsuz etkiler bıraktığı gözlemleniyor. Yoğun çalışma hayatından evden çalışma düzenine geçen çiftlerin, psikolojik olarak bu durumdan etkilendikleri dikkat çekiyor.<br /> <br /> İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Yudum Söylemez'in çiftler için önerdiği tedbirlerin başında rahatlama ve nefes egzersizleri, ev içinde spor, duygularını yazdıkları günlük, müzik aleti çalmak, resim yapmak ya da arkadaşlarıyla online sohbet etmek geliyor. Fakat sosyal izolasyon ve pandeminin getirdiği kaygı ilişkilerin sorgulanmasına da yol açıyor. Bu sürecin getirdiği farkındalık ve birlikte daha fazla zaman geçirmek eşleri birbirlerine yakınlaştırırken daha önce fark edilmeyen sorunların su yüzüne çıkması ayrılıkları da tetikleyebiliyor.<br /> <br /> <b>Birlikte hayal kurun ve birbirinize umut verin</b><br /> <br /> Konuyla ilgili Dr. Öğr. Üyesi Yudum Söylemez, sosyal izolasyon süreci boyunca kısıtlamaların ve sıkılmaların insanların yaratıcı taraflarını ve güçlü yanlarını ortaya çıkarmalarına vesile olabileceğini söylüyor. Hayatın artık eskisi gibi olmayacağını ve çiftlerin bu süreci fırsata çevirmelerini öneren Söylemez, "Önceliklere dair farkındalık kazanmakla işe başlanabilir. Çiftler hiç yapmadıkları kadar maddiyattan çok manevi değerleri paylaşmayı, birlikte hayal kurmayı, birbirlerine umut verebilmeyi deneyimleyebilir. Çocuklar için de anne ve babalarının bu süreçle olabildiğince sağlıklı bir şekilde başa çıktıklarını görmek gelecekleri için güzel bir öğreti olabilir" dedi.<br /> <br /> <b>20 dakikalık mola ilişkiyi daha sağlıklı yapıyor</b><br /> <br /> Yoğun iş yükünün getirdiği stresle evden çıkamamanın yarattığı psikolojik travma çiftlerin birbirlerine karşı olan davranışlarını etkiliyor. Gerginlik anlarında çiftlerin kendilerine neyin iyi gelip gelmediğini bilemediklerini anlatan Dr. Öğr. Gör. Yudum Söylemez, gergin konuşmaları çiftlerin yüz yüze ve göz göze yapmalarının da gerginliği engellediğini aktarıyor. Eşlerin 15-20 dakika mola verdikten sonra konuşmaya devam etmelerinin ilişkilerini daha da sağlıklı hale getireceğini belirtiliyor. Ayrıca çiftlerde kendilerine ait ilgi alanları, mekanları olması ve sonrasında ortak alanlarda birleşmeleri, ilişkilerini canlı tutmada ön plana çıkıyor.<br /> <br /> <b>Ev işlerine yardım cinsel yaşamı olumlu etkiliyor</b><br /> <br /> Pandemi döneminde ilişkilerde en çok ön plana çıkan sorunlardan biri de ev işlerinde erkeklerin kadınlara yeterince destek olmaması. İstanbul Bilgi Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Yudum Söylemez, "Bununla ilgili yapılan araştırmalar ev işlerine yardım eden erkeklerin olduğu ailelerde ilişki doyumu ve cinsellik tatminin iki taraf açısından da daha yüksek olduğunu gösteriyor. Ev kadının alanıdır inancının artık değişmesi gerekiyor. Erkekler bu konuda sorumluluk alırken, kadınların da buna alan açması ve mükemmeliyetçi olmaması işleri kolaylaştırıyor" dedi.<br /> <br /> <h2> Terapistler online çalışıyor</h2> <br /> <blockquote> Pandeminin çiftler üzerinde yarattığı psikolojik tahribatlara çözüm olarak terapi seansları öneriliyor. Çift ve aile terapistleri bu süreçte online çalışıyor ve online çift terapisi etkin bir yöntem olarak gösteriliyor. Ancak terapi alacakların terapistin bu alanda bir eğitimi olmasına dikkat etmeleri gerekiyor. Bunun yanı sıra çiftlerin hobilerine ayırdıkları zaman hem kendi ruh sağlıkları hem de ilişkileri için çok büyük fayda sağlıyor. Çiftlerin güvenli bir şekilde ve tutkuyla bir hobi ile meşgul olması onları birbirleri için daha çekici kılıyor.</blockquote> <br /> <h3> Sosyal izolasyon sorunları gün yüzüne çıkarıyor</h3> <br /> <span style="background-color: #ffd966;">Pandeminin getirdiği kaygı ilişkilerin sorgulanmasına da yol açıyor. Bu süreç, eşlerin birbirlerini daha iyi tanımalarını sağlayabileceği gibi ilişkideki sorunların su yüzüne çıkmasına da sebep olabiliyor ve bu durum boşanmaya kadar gidebiliyor. Çocuklu çiftlerde bu durum, çocuklar ile biraz daha korunma altına alınıyor, çocukların evin içine getirdikleri enerji sayesinde çoğunlukla ilişkiyi koyucu etkiler ortaya çıkabiliyor. Birçok çiftin hayatın koşuşturmasına ve çocuklarla ilgili yoğunluğa odaklanarak ilişkideki sorunlarını görmezden geldiğini belirten İstanbul Bilgi Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Yudum Söylemez, koronavirüsle gelen sosyal izolasyonun bu sorunları su yüzüne çıkaracağını ve boşanmaların artabileceğini söylüyor.</span><br /><br /></div><div class="gmail_quote"><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-30403930241003588112021-06-16T19:41:00.003+03:002021-06-16T19:41:39.703+03:00Koronavirüs sonrası takıntılar “kalıcı” olabilir<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQS7QsAGA_eiDWSutpsVln9dkyuNIVwadeR0frYcZNhsnbTQzSk9VLtnxcOT_aQ4XydaiEnVcMQzQyIIVpV7mwZu-kXLtbIInITfkfmupw-C-1bMb_G2qCpnQDD82C_0USb51gw2a00ohX/s1600/Koronavir%25C3%25BCs+sonras%25C4%25B1+tak%25C4%25B1nt%25C4%25B1lar+%25E2%2580%259Ckal%25C4%25B1c%25C4%25B1%25E2%2580%259D+olabilir.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQS7QsAGA_eiDWSutpsVln9dkyuNIVwadeR0frYcZNhsnbTQzSk9VLtnxcOT_aQ4XydaiEnVcMQzQyIIVpV7mwZu-kXLtbIInITfkfmupw-C-1bMb_G2qCpnQDD82C_0USb51gw2a00ohX/s1600/Koronavir%25C3%25BCs+sonras%25C4%25B1+tak%25C4%25B1nt%25C4%25B1lar+%25E2%2580%259Ckal%25C4%25B1c%25C4%25B1%25E2%2580%259D+olabilir.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Koronavirüs salgını nedeniyle temizlik alışkanlıklarının değiştiğine dikkat çeken uzmanlar, bu durumun sağlıkla ve temizlikle ilgili endişe eğilimi olan insanların kaygısının artabileceğini belirtiyor. Uzmanlar salgın sonrasında yatkınlığı olan bu kişilerde temizlik ve sağlık takıntılarının görülme olasılığının kalıcı hale gelebileceğini vurguluyor.</b><br /> <br /> Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Sera Elbaşoğlu, Koronavirüs salgınının gündemde olduğu bu günlerde uzmanların temizlik ve hijyen uyarılarının dikkate alındığını söyledi.<br /> <br /> Temizlik konusunda daha iyi bilinçlenme gibi pozitif bir etkinin yanı sıra sağlık veya temizlikle ilgili endişe eğilimi olan insanların bir miktar kaygısının artacağını öngörmenin mümkün olduğunu kaydeden Sera Elbaşoğlu, "Salgın sonrasında da endişeye ve takıntılara yatkınlığı olan bu kişilerde temizlik takıntılarının ve hatta sağlıkla ilgili takıntıların görülme olasılığı vardır" dedi.<br /> <br /> <b>Bir miktar kaygı normal ve gereklidir</b><br /> <br /> Uzman Klinik Psikolog Sera Elbaşoğlu, bu yöndeki kaygıların ölçülü olmak kaydıyla normal olduğunu belirterek "Hali hazırda küresel çapta yaşanan ve hayati risk oluşturan COVID-19 karşısında ise kişilerin bir miktar kaygılı olması son derece normal ve hatta önlem almak için harekete geçirici bir güç olarak gereklidir. Ancak sürekli olarak bu konuyu düşünmenin veya sürekli haber okumanın yalnızca kaygıyı artırıcı bir davranış olacağı, tedbir alma adına bir fayda vermeyeceğini unutmamak gerekmektedir" dedi.<br /> <br /> <b>Sosyal izolasyon ve el hijyeni hayati önlemler</b><br /> <br /> Bu dönemde alınan önlemlerle OKB'deki temizlik takıntılarının birbirinden farklı olduğunu kaydeden Uzman Klinik Psikolog Sera Elbaşoğlu, "Uzmanların ve Sağlık Bakanlığı'nın önerileri olan sosyal izolasyon ile sık el yıkama, duş alma ve nesnelerin temizliği gibi temizlik davranışları kompulsif temizlik ritüelleri değil, hayati önlemlerdir.Bu anlamda OKB'deki temizlik takıntılarının farazi kir ve mikroba karşı alınan önlemler olduklarını akıldan çıkarmamak gerekir. COVID-19 ile ilgili gerçek tehdit sürdüğü müddetçe de uzmanların önerdiği tüm temizlik ve korunma davranışlarının yine önerdikleri şekilde, sürede, sıklıkta ve miktarda yapılması gerekmektedir" dedi.<br /> <br /> <b>Salgın tehdidinden sonra davranışlar normale dönecek</b><br /> <br /> Sera Elbaşoğlu, "Salgının tehdit olmaktan çıktığı noktada ise bu davranışların bir süre sonra, çoğunluk için, kendiliğinden normalleşme göstereceğini öngörmek bir hayli mümkündür. Bu süre ise elbette kişiler arasında farklılık gösterecektir" uyarısında bulundu.<br /> <br /> <b>Temizlik takıntıları bu dönemde şiddetlenebilir</b><br /> <br /> Bu dönemde özellikle temizlik takıntılı kişilerin hastalıkla ilgili semptomlarının artış gösterebileceğini kaydeden Sera Elbaşoğlu, şunları söyledi:<br /> <br /> "Psikiyatrik şikayetleri olan kişilerin hemen tümünde olduğu gibi temizlik takıntıları olan obsesif kompulsif bozukluktan mustarip kişiler de psikolojik açıdan daha kırılgan bir halde olma eğilimi gösterirler. Dolayısıyla bu dönemki korku ve endişe ile baş etmeleri güçleşebilir ve hastalık ile ilgili semptomları artış gösterebilir. OKB'nin temel özelliği olan temizlik ve yıkama kompulsiyonları ise bulaşıcı pandemik tehdit ile kolayca şiddetlenebilir. Ayrıca depresyon oranları da artabilir. Uyku sorunları, fobi benzeri davranışlar, panik benzeri semptomlara yol açabilir."<br /> <br /> <b>Kaygıları artırmamak için yeterli düzeyde bilgi</b><br /> <br /> Temizlik takıntısı olan kişilerin bu dönemde konunun uzmanlarına kulak vermeleri gerektiğini belirten Sera Elbaşoğlu, "Yetkili kamu kuruluşlarının ve konunun uzmanı olan tıp doktorlarının önerdiği temizlik ve alınması gereken tedbirleri dinleyip bunları uygulamaları, içlerinden daha fazlasını yapmaya dair baskı hissetseler bile yapmamaları gereklidir. Bu konu ile ilgili yeterli düzeyde bilgi edinmek önemlidir ancak sürekli okumak, video izlemek gibi uğraşılar içerisinde girmek diğer insanlarda olduğu gibi kaygıyı artıracak ve takıntı oluşmasına veya takıntıların artmasına zemin hazırlayacaktır" dedi.<br /> <br /> <b>İnsan her duruma adapte olabilir</b><br /> <br /> Bu dönemi en dengeli şekilde geçirmek için önerilerde bulunan Uzman Klinik Psikolog Sera Elbaşoğlu, "Öncelikli olarak vurgulamak istediğim, şu dönemde belli bir düzeyde endişe yaşamamız normaldir ve hatta gereklidir. Şu andaki temizlik alışkanlıklarımız, sosyal hayatımız ve iş yaşantımız olağan zamanlarımızdan oldukça farklılık göstermektedir. Doğal olarak bizler de her zamanki gibi hissetmeyeceğiz. Ancak insanın psikolojik ve fiziksel adaptasyon konusunda oldukça iyi olduğu bir sır değildir. Herkes kişisel olarak hayatına baktığına birçok badireyle karşılaştığını ve yine de hayatına devam edebildiğini hatırlayacaktır. Hiç zorluk çekmeden, sıkıntı duymadan bu süreci geçirmeyeceğimizi kabul edersek eğer, bu psikolojik hale de olağan olmayan gündelik yaşamımıza da çok daha hızlı adapte olur ve sürecin sonlanmasını da sabırla bekleyebiliriz" dedi.<br /> <br /> <b>Bu tavsiyelere kulak verilmeli</b><br /> <br /> Sera Elbaşoğlu, bu dönemin daha dengeli şekilde geçirilmesi için yapılabilecekleri de şöyle sıraladı: "Evlerde sosyal mesafe kuralına uyarak zamanımızı geçiriyor olmamız sosyalleşmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Aile ve arkadaşlarla sadece COVID-19 haberleri odaklı olmayan internet/telefon görüşmeleri yaparak sosyal hayatı sürdürmek, sınırlanan fiziksel aktivite düzeyini egzersiz, yoga, meditasyon gibi ayrıca zihinsel olarak dinginleşmeye yardımcı olan aktivitelerle arttırmak, film/dizi izlemek, kitap/dergi okumak, internette hali hazırda açık olan müzeleri gezmek gibi evde yapılabilecek bir sürü aktiviteyi yapmak iyi gelecektir" diye konuştu.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-35255472676466488962021-06-16T19:40:00.002+03:002021-06-16T19:40:14.581+03:00Mutfakta bu hataları asla yapmayın<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqdbVUYtgjiNW1MSXgln11_ZT1gow75P3sy1E2WVNgUH_ApJi0XVRg8CbD8wDyoHwlBdqRLJa-1vASTuXQAKXXV7wkQOHjJJyVAiFV059vXK5sGipQUjYEDVkT4PW2b28XYrVK0t-mYXeG/s1600/Mutfakta+bu+hatalar%25C4%25B1+asla+yapmay%25C4%25B1n.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqdbVUYtgjiNW1MSXgln11_ZT1gow75P3sy1E2WVNgUH_ApJi0XVRg8CbD8wDyoHwlBdqRLJa-1vASTuXQAKXXV7wkQOHjJJyVAiFV059vXK5sGipQUjYEDVkT4PW2b28XYrVK0t-mYXeG/s1600/Mutfakta+bu+hatalar%25C4%25B1+asla+yapmay%25C4%25B1n.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><span style="font-size: medium;"><b>Bulantı, kusma, şiddetli karın ağrıları, kramplar, ishal… Bu yakınmalar yazın sıcak havalarda sıkça görülen besin zehirlenmesinin yol açtığı sorunlardan bazıları. </b><br /></span> <b><br /></b> Üstelik bazı durumlarda tabloya yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı da eşlik edebiliyor. Çok daha kötüsü, nadir de olsa hastanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre; besinler aracılığıyla taşınan bakteri, virüs, parazit, toksin ve kimyasal maddelerden kaynaklanan besin zehirlenmeleri dünyada her yıl yaklaşık 600 milyon kişiyi etkiliyor.<br /> <br /> Sağlık Bakanlığı verilerine göre de; ülkemizde her yıl yaklaşık 5 milyon kişi besin zehirlenmesi problemiyle karşılaşıyor. Besin zehirlenmelerin çoğunda taşıyıcı besin; etler, yumurta ve süt veya deniz ürünleri oluyor. İyi olmayan şartlarda paketlenmeleri, saklanmaları ve hazırlanmaları gibi durumlarda besinlerdeki mikroorganizmalar çoğalıyor ve salgıladıkları toksinler de besin zehirlenmelerine yol açıyor. Peki, bu sağlıksız tablodan korunmak için neler yapmalı, nelerden kaçınmalıyız? Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Güleryüz besin zehirlenmesine karşı almanız gereken önlemleri anlattı, önemli önerilerde bulundu.<br /> <br /> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNmVGEsPtNekrkbw409ltii-FvXOdaD311Dtt7Emg1L3ngkSbRi1JFXtxrS8fIIajoWLQLULVDwgovw3xE4seS1WGn9VT0nPRvzr9br2MAt0R3faeVKEvbDRYgJMZOw5MHrNWBYS2XnnJJ/s1600/1562827109_2.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNmVGEsPtNekrkbw409ltii-FvXOdaD311Dtt7Emg1L3ngkSbRi1JFXtxrS8fIIajoWLQLULVDwgovw3xE4seS1WGn9VT0nPRvzr9br2MAt0R3faeVKEvbDRYgJMZOw5MHrNWBYS2XnnJJ/s1600/1562827109_2.jpg" /></a><b>Yumurta: Buzdolabına yerleştirirken asla yıkamayın</b><br /> Anne sütünden sonra en kaliteli proteini içeren yumurta besin zehirlenmelerine yol açabiliyor. Bu tabloya karşı ilk dikkat etmeniz gereken şey ise; marketlerde soğutucularda saklanan yumurtaları satın almaya özen göstermek. Ayrıca zedelenmiş yüzeyler bakteriyel çoğalmaya sebep olabildikleri için kırık veya çatlak yumurtalardan kaçının. Yumurtaları buzdolabına yerleştirirken asla yıkamayın, çünkü yıkandıklarında yüzeylerindeki delikler genişliyor ve bunun sonucunda bakteriyel üreme artıyor. Yumurtaları dolap kapağında saklıyorsanız diğer besinlerle temas etmemesine de dikkat edin.<br /> <br /> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibZloKsHbf5MonAPxzq7PZXu32Wy2TVJqtW3hLLYgYuj3Mueb3Eh0XQFmPHc9DVNf-wJq-EbPgR_WvJ6kGNZPiosZrCdK93cuDc0eBcgIJT5TCJLIcdPsCfowXWHlIr_8bm0W9ohm3mo3A/s1600/1562827109_4.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibZloKsHbf5MonAPxzq7PZXu32Wy2TVJqtW3hLLYgYuj3Mueb3Eh0XQFmPHc9DVNf-wJq-EbPgR_WvJ6kGNZPiosZrCdK93cuDc0eBcgIJT5TCJLIcdPsCfowXWHlIr_8bm0W9ohm3mo3A/s1600/1562827109_4.jpg" /></a><b>Tavuk: Tavuk suyunu çiğ gıdalarla temas ettirmeyin</b><br /> Tavuk için en tehlikeli durum, salmonella bakterisinin bulaşmasıdır. Bu mikroorganizmaların ölmeleri için iyice pişirmeniz gerekiyor. Bütün tavuk parçalarının iç sıcaklığı en az 70 dereceye ulaşmış olmalı. Ancak dikkat! Tavukları pişirmeden önce yıkarken çevreye sıçrayan veya kesme tahtası olarak kullandığınız yerde kalan tavuk suyundan, pişirmeden tüketeceğiniz çiğ gıdalar (marul, domates, salatalık vs) etkilenebiliyor. Bu nedenle pişirme aşamasında çapraz bulaşma olmaması için tezgahınızı, et kestiğiniz bıçakları ve tahtaları, lavabonuzu, eti koyduğunuz diğer yerleri ve ellerinizi; yemek pişirmeye başlamadan önce sabunlu ve sıcak suyla yıkamayı asla ihmal etmeyin.<br /> <br /> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpm15ATlB4houS-0jnKGS0c82YLQC8a4PhT0QYBoMj6_FZoyd0UJtyUbKjZqz1R_cqbc6_vWUNoMk7FtZ2H0Pj_rT_TN9zYfnw4uHIsJN0Pe-EUG63Z-ZAV82TlqOIPJ6QLWZN98H67_Dc/s1600/1562827109_5.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpm15ATlB4houS-0jnKGS0c82YLQC8a4PhT0QYBoMj6_FZoyd0UJtyUbKjZqz1R_cqbc6_vWUNoMk7FtZ2H0Pj_rT_TN9zYfnw4uHIsJN0Pe-EUG63Z-ZAV82TlqOIPJ6QLWZN98H67_Dc/s1600/1562827109_5.jpg" /></a><b>Dondurma: İçindeki buz parçacıklarına dikkat!</b><br /> Sıcak yaz günlerinde serinletici özelliği nedeniyle 7'den 70'e sevilen bir gıda olan dondurmanın da besin zehirlenmelerine yol açabileceğini unutmayın. Ham maddesi süt olduğu için dondurma her süt ürünü gibi bozulmaya ve mikroorganizma üremesine elverişli lezzetler arasında yer alıyor. Kapalı dondurma tercih ediyorsanız; paketleri karlanmış olan, içinde buz parçacıkları bulunan dondurmaları almayın. Çünkü donmuş ve buz kristalli paketler, paketin çözülmüş ve tekrardan donmuş veya çok eski olduğu anlamına gelebiliyor. Ayrıca son kullanma tarihlerine de mutlaka dikkat edin. Açıkta satılan dondurmadan alıyorsanız satıcının hijyenik olması çok önemli. Dondurma konulan kaşığın temiz olması ve çok sık değişmesi gerekiyor.<br /> <br /> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjstEJNSOjCjHmAbClKgOefWtiHeH4nozRH7n92wb4doR_8a5es9aoeN2XggEcGwePTSjihX7EuXi1HKtHJab33otBpSkt6CFpAicFjAMn3P0aWI1wM1sSAh_m7fHoOsYpEL19SJ7G-x2kV/s1600/1562827109_3.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjstEJNSOjCjHmAbClKgOefWtiHeH4nozRH7n92wb4doR_8a5es9aoeN2XggEcGwePTSjihX7EuXi1HKtHJab33otBpSkt6CFpAicFjAMn3P0aWI1wM1sSAh_m7fHoOsYpEL19SJ7G-x2kV/s1600/1562827109_3.jpg" /></a><b>Meyve ve sebzeler: Bol suyla iyice yıkayın</b><br /> Yaz meyvelerini sevmeyen yoktur kuşkusuz. Bu mevsimde ayrıca yeşillikler de artar, salatalar zenginleşir. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Güleryüz ancak sebze ve meyvelerin de bakteriyel olarak besin zehirlenmelerine yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Sebze ve meyveler birkaç yolla mikrop üretebiliyorlar: Üretim aşamasında çiftlikte kirli veya bakteri ile bulaş olmuş suyla sulanması, iyi yıkanmamaları nedeniyle üzerlerinde kalan kalıntılar veya hasta bir insanın ellerini yıkamadan salata hazırlaması. Bunların yanı sıra evde çapraz bulaşma (örneğin, çiğ et ve salata hazırlığı için aynı kesme tahtasını kullanmak) da besin zehirlenmesine neden olabiliyor. Bu yüzden meyveleri ve sebzeleri mutlaka bol suyla iyice yıkayın. Öncesinde sirkeli suda da bekletebilirsiniz.<br /> <br /> <h3> Korunmak için 5 etkili kural!</h3> <br /> Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Güleryüz besin zehirlenmesine karşı 5 etkili kuralı anlattı.<br /> <br /> <b>Bir saatten fazla bekletmeyin</b><br /> <br /> Yaz aylarında mutfağınızdaki gıdaları korumaya özen göstermelisiniz. 4 ile 60 derece bakterilerin üremesi için oldukça elverişli. Bu nedenle çiğ veya pişmiş olan et ürünlerinizi oda sıcaklığında bir saatten fazla bekletmeyin.<br /> <br /> <b>Etleri iyi pişirin</b><br /> <br /> Özellikle az pişmiş kırmızı et bir tür E. coli bakterisinin, tavuk ise Salmonella bakterisinin potansiyel üreme yerleri oluyor. Dolayısıyla etlerin iyi pişmesine dikkat edin. Et ürünlerinin iç sıcaklıklarının 70-75 derecelerde olmaları gerekiyor, içlerinin çiğ kalmamasına dikkat edin. Pişirdiğiniz bir yemeği tekrardan ısıtmak istediğinizde yine aynı şekilde et ürünlerinin 70-75 derecelerde olmasına özen gösterin.<br /> <br /> <b>Buzdolabında bekleterek çözdürün</b><br /> <br /> Dondurulmuş gıdaları yemeklerinizde kullanacaksanız, çözdürme koşullarına dikkat etmelisiniz. Donmuş gıdaları oda sıcaklığında değil, buzdolabında bekleterek çözdürmeyi alışkanlık haline getirin. Ancak buz çözünürken suya dönüşüp akabileceği için çapraz bulaşma riskine karşı çiğ kullanacağınız sebze veya meyve gibi besinlerin yanına koymayın.<br /> <br /> <b>Et ürünü hazırladıktan sonra…</b><br /> <br /> Et ürünleri ile pişmemiş gıdaların hazırlık alan ve malzemelerin birbirinden ayırın. Et ürününden sonra salata hazırlığına geçecekseniz, kesme tahtalarını, tezgahları, bıçakları ve ellerinizi yeniden iyice yıkamayı ihmal etmeyin.<br /> <br /> <b>Bu gıdaları asla yan yana yerleştirmeyin</b><br /> <br /> Listeria bakterisi 4 derecede bile yaşayabilen ve buzdolabında çoğalabilen bir bakteri türü. "Bu nedenle kırmızı et, tavuk ve balık gibi, çiğ besinler ile salata ve meyve gibi çiğ tüketilecek olan besinler mutlaka birbirinden uzakta yer almalı" uyarısında bulunan Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Güleryüz, "Özellikle yarım kesilip dolap kapaklarına konulan limon tehlikeye çok açık oluyor. Karpuz veya kavun yazın en çok tüketilen meyveleri. Ancak kesik bir şekilde dolaba konulduğunda diğer gıdalardan mikroorganizma bulaşırsa besin zehirlenmelerine sebep olabiliyor" diyor.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-71850323871134486992021-04-13T00:03:00.008+03:002021-04-13T00:03:52.168+03:00Bahar temizliğinde sağlık için dikkat edilmesi gerekenler<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4Wab1DPyzpFSXuvD_mel1xrxzTfFWMm3G0pCHNmqqc2TUEsB5g6gMMgggfqlcc_s9uTZUlUpn-cnh58qna52uPIBGavZj8iUOuU4JTgxpv8AiZVeMSV8S7PbYV4JZ-_h01KHYuIyFxrGh/s1600/Bahar+temizli%25C4%259Finde+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1k+i%25C3%25A7in+dikkat+edilmesi+gerekenler.Jpeg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4Wab1DPyzpFSXuvD_mel1xrxzTfFWMm3G0pCHNmqqc2TUEsB5g6gMMgggfqlcc_s9uTZUlUpn-cnh58qna52uPIBGavZj8iUOuU4JTgxpv8AiZVeMSV8S7PbYV4JZ-_h01KHYuIyFxrGh/s1600/Bahar+temizli%25C4%259Finde+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1k+i%25C3%25A7in+dikkat+edilmesi+gerekenler.Jpeg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Bahar geldiğinde hemen her evde hummalı bir temizlik faaliyeti başlar. Bahar temizliği sadece evin ve çevrenin temizlenmesi anlamına gelmez. Bu temizlikte belirli noktalara dikkat ederseniz, ailenizin de sağlığını koruyabilirsiniz. </b><br /> <br /> Liv Hospital Ulus Sağlıklı Yaşam ve Check up Klinği'nden Dr. Öğr. Gör. Eren Eroğlu bahar temizliği yaparken dikkat edilmesi gereken püf noktalarını anlattı.<br /> <br /> <b>Evi bol bol havalandırın</b><br /> <br /> Baharda dışarıda taze ve yenilenmiş hava vardır. Bu yüzden içeride karbondioksit oranı yükselmiş ve evsel atıklarla kirlenmiş havanın değiştirilmesi sağlık açısından birçok fayda içerir. Özellikle sabahları evin havalandırılması ve kapalı mekanların dışarıyla teması uzun gece boyunca biriken gazları dışarıya atacak ve havada asılı kalmış mikroplarla kirli partikülleri bertaraf edecektir.<br /> <br /> <b>Temizlik yaparken dikkat edilmesi gerekenler</b><br /> <br /> <br /> <ul> <li>Temizlik yaparken, hava yoluyla yayılan polenleri ve alerji yapan maddeleri evinizden uzaklaştırmak için klima filtrelerini temizleyin, havalandırma kanallarının tozunu dikkatlice alın.</li> <li>Neleri atacağınızı gözden geçirirken ilaç dolabınızı da ihmal etmeyin. Tarihi geçmiş ve bozulmuş ilaçları derhal atın. Böylece hem yanlış ilaç kullanımına bağlı riskleri bertaraf etmiş olursunuz hem de dolabınızda yer açılır.</li> <li>Bodrumu, ardiyeyi ya da garajınızı temizlerken artık boya, solvent, tiner, makine yağı gibi zehirli maddeleri taşıyan eski teneke kutuları bir kenara ayırın. Diğer çöplerden ayrı olarak zehirli atık konteynerlerine atın.</li> <li>Aynı şekilde lavabo altlarını, dolapları kontrol edip zehirli olabilecek eski temizlik malzemelerinden kurtulun.</li> <li>Banyo, tuvalet gibi ıslak ve nemli alanlardaki küf ve mantarları zehirli madde içermeyen temizleyicilerle temizleyin. Mantar ve küf hassasiyeti olan kişilerde alerjilere hatta daha ciddi hastalıklara sebep olabilir.</li> <li>Düşmelere ve kazalara engel olmak için halı ve kilimlerinizin kaymasını engelleyen tabanlıkların sağlam olduğunu kontrol edin, eskiyenleri değiştirin.</li> <li>Çocuklarınızın oynadığı alanlarda ya da arka bahçenizde kazalara sebep olabilecek kırık korkuluk, çit, merdiven ve açıkta kalmış inşaat artıklarını ortadan kaldırın.</li> <li>Havyan besliyorsanız hijyen konusunda daha dikkatli olmanız gerekir. Çünkü dışarıdan eve giren bir köpek ya da kedi eve mikrop taşıyabilir, böylece evin hijyeni bozabilir.</li> <li>Tuvalet temizliğinde çamaşır suyu gibi virüslere etkili temizlik maddeleri iyi sonuç verir. Fakat zaman zaman yapıldığı gibi çamaşır suyunun tuz ruhuyla karıştırılması zehirli gazlar ortaya çıkartır. Temizlik maddeleri seçerken çevreye en zarar vereni kullanmak geleceğimizi teminat altına almak açısından önemlidir.</li></ul><div><br /></div></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-77044511537893964462021-04-05T23:58:00.005+03:002021-04-05T23:58:23.829+03:00Embriyo transferi sonrasında ne yapmalıyım?<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqpUBPrYC89OrqTVLi6_kGKHll5vgz1oBxV3gufH1RJeUZyyH_SxfRI5ibyo-X_iP7EFLFR0Vuxsd0_hs-xjt3iPz3PkyqhhMGp7kJCIoUdridY0KSk3dmJCbeNv-5NiaYqWDeN93cL4Hn/s1600/Embriyo+transferi+sonras%25C4%25B1nda+ne+yapmal%25C4%25B1y%25C4%25B1m.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqpUBPrYC89OrqTVLi6_kGKHll5vgz1oBxV3gufH1RJeUZyyH_SxfRI5ibyo-X_iP7EFLFR0Vuxsd0_hs-xjt3iPz3PkyqhhMGp7kJCIoUdridY0KSk3dmJCbeNv-5NiaYqWDeN93cL4Hn/s1600/Embriyo+transferi+sonras%25C4%25B1nda+ne+yapmal%25C4%25B1y%25C4%25B1m.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Tüp bebek tedavisi gören her hasta için, embriyo transfer işlemi, tedavinin en stresli ve heyecanlı işlemidir. </b><br /> <br /> Haftalar süren ilaç kullanımı ve takiplerden sonra yumurtalar toplanmış ve embriyo gelişiminin heyecanlı takibi yapılmıştır. Sıra son adıma gelmiştir. Embriyonun rahime yerleştirilme işlemi hastanın resmen gebe kalmadan önce yapılan son işlemdir.<br /> <br /> <b>Peki transfer sonrasında ne yapmalı?</b><br /> <br /> Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, embriyonun tutunma olasılığını artıracak ipuçları hakkında şu bilgileri verdi:<br /> <br /> <b>EMBRİYONUN TUTUNMASI NE DEMEK?</b><br /> <br /> Embriyonun rahim duvarına tutunma durumudur. Taze transfer yapılan tüp bebek tedavisi döngüleri yumurta toplama işleminden 6-10 gün sonra meydana gelir. Bu da 28 günlük bir adet döngüsünde yaklaşık 20-24. günler civarına denk gelir.<br /> <br /> Hangi embriyonun başarıyla rahime tutunacağı en çok iki faktörle ilişkilidir;<br /> <br /> -Embriyo kalitesi<br /> -Rahmin alıcılık durumu<br /> <br /> Çoğu tutunma problemleri embriyodaki genetik problemlerden kaynaklanır ve yaşla artış gösterir. Ayrıca yumurta kalitesindeki problemler de tutunma konusunda başarısız embriyoların gelişimine neden olabilir.<br /> <br /> Rahmin tutuculuğu pek çok faktöre bağlıdır; anatomik bozukluklar, otoimmun hastalıklar, hormonal problemler bu durumu etkileyebilir. Tüp bebek işleminden önce yapılan pek çok tahlil ve işlemin amacı da olası problemlerin önüne geçmektir.<br /> <br /> Pek çok hasta, embriyo transferinden sonra embriyonun tutunma şansını artırmak için ne yapabileceğini sorar. Öncelikle implantasyonun büyük olasılıkla kontrolümüz dışında olduğunu kabul etmek zor olsa da bu durum sizi gereksiz yere strese girmekten alıkoyar.<br /> <br /> Yine de atacağınız bazı adımlar, sizi embriyo transferine hazırlayacak ve transfer sonrası başarı olasılığını artıracaktır.<br /> <br /> <b>RAHAT OLUN</b><br /> <br /> Transfer sonrası yatak istirahatinin faydasına dair bir bulgu olmamakla beraber, gebelik testine kadar stresten uzak durmak önemlidir. Ayrıca yeterli uyku ve vücudun sesini dinlemek de faydalı olacaktır. İşten birkaç gün uzaklaşarak evde tv izleyip etrafta küçük yürüyüşlere çıkmak faydalı olabilir.<br /> <br /> <b>AŞIRI EGZERSİZDEN VE ÇOK SIK CİNSEL İLİŞKİDEN KAÇININ</b><br /> <br /> Günlük aktivitenizi kısıtlamak gerekmese de çok zorlu bir egzersiz programı bu dönem için pek de uygun olmayacaktır. Yumurtalıklar uyarılmanın etkisiyle hala büyük ve hassastır. Aşırı egzersiz rahmin kasılmalarını uyaracaktır. Ayrıca çok sık cinsel ilişkiden kaçının.<br /> <br /> <b>SANKİ HAMİLEYMİŞSİNİZ GİBİ BESLENİN</b><br /> <br /> Beslenme tabi ki önemlidir ama gıdalara aşırı odaklanırsanız dengeli beslenmeden uzaklaşabilirsiniz. İmplantasyon için en iyi diyet, dengeli diyettir. Protein, lif ve sebzeden zengin olmalıdır. Tabi ki alkol, nikotin ve kafeinden uzak durmalısınız.<br /> <br /> <b>YÜKSEK ISI ORTAMLARINDAN UZAK DURUN</b><br /> <br /> Sıcak banyolar, sıcak yoga ve iç ısınızı artıracak aktivitelerden kaçınmanız gerekir. En güzeli ılık banyo veya havuzda yüzmektir. Özellikle çok sıcak banyo yapmaktan kaçınmanız iyi olur."<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-78313702140248958172021-04-03T23:40:00.004+03:002021-04-03T23:41:00.139+03:00Kadınlar duygusal, erkekler cinsel açıdan aldatıyor<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbTRRf0FMSpLW0A1e6_KFOtfX9pD1ybJu3vY9hNN65O9rkmLb4RuA3Zk48294puyDOlfDrw3LRLbrr0ZE9vGPeV0QCYpO4PHO3RmuLQ-cv_rt886OV9uHF2HMSpMRkQqwG0kgQKmYEahyphenhyphenh/s1600/Bir+ba%25C5%259Fkas%25C4%25B1n%25C4%25B1+hayal+etmek%252C+aldatmak+i%25C3%25A7in+yeterli.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbTRRf0FMSpLW0A1e6_KFOtfX9pD1ybJu3vY9hNN65O9rkmLb4RuA3Zk48294puyDOlfDrw3LRLbrr0ZE9vGPeV0QCYpO4PHO3RmuLQ-cv_rt886OV9uHF2HMSpMRkQqwG0kgQKmYEahyphenhyphenh/s1600/Bir+ba%25C5%259Fkas%25C4%25B1n%25C4%25B1+hayal+etmek%252C+aldatmak+i%25C3%25A7in+yeterli.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Bir başkasını hayal etmek, aldatmak için yeterli</b><br /> <br /> Sadakatsizlik ve aldatma ilişkilerin derinden sarsılmasına ve bitmesine neden olan en önemli konulardan biri. Bu durumun çoğunlukla evlilik doyumunun düşük olduğu durumlarda yaşandığını ifade eden Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, kadınların daha çok duygusal, erkeklerin ise cinsel açıdan aldattığını belirterek, aldatmanın bir başkasını hayal ederek de gerçekleştiğine dikkat çekti.<br /> <br /> Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, aldatma süreci ve ilişkiler üzerindeki etkileri hakkında önemli bilgiler verdi.<br /> <br /> <b>"Çok iyi gidiyormuş gibi görünen ilişkilerden daha çok korkuyoruz"</b><br /> <br /> Aldatmanın; taraflardan birinin fiziksel ya da duygusal açıdan bir başkasıyla görüşmesi ve fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını bir başkası lehine ihlal etmesi' şeklinde tanımlandığını belirten Uzm. Dr. Mahir Yeşildal,<br /> <br /> "Sadakatsizlik ya da aldatma, daha ziyade evlilik doyumunun düşük olduğu ilişkilerde karşımıza çıkıyor. Bazen çok iyi gidiyormuş gibi görünen, yani evde hiçbir tartışmanın, hiçbir problemin olmadığı ilişkilerden daha fazla korkarız. Çünkü bu, hayatın akışına ters bir şeydir. İnsanlar tartışırlar. Eşler yemeğin tuzu ile ilgili kavga edebilirler ve bütün bunlar çok normaldir. Eğer konuşulmuyorsa, taraflardan birinin konuşmamayı tercih ettiğini ya da konuşamayacak kadar korktuğunu, çekindiğini düşünürüz" şeklinde konuştu.<br /> <br /> <b>4 farklı aldatma şekli var</b><br /> <br /> Aldatma konusunda yapılan bir çalışmadan bahseden Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, "Kurt Lewin, yaptığı bir çalışmadan 4 farklı aldatma biçiminden söz ediyor. 'Bir başkasına âşık olmak', 'bir başkası ile cinsellik yaşamak', 'bir başkasını da idare etmek' ve 'eşi ile cinsel açıdan birlikteyken bir başkasını hayal etmek'. Yani Kurt Lewin aslında bir başkasını hayal etmenin de bir aldatma ve sadakatsizlik biçimi olduğunu ifade ediyor" diye konuştu.<br /> <br /> <b>Evliliğinden memnun olanların aldatma olasılığı 8 kat daha az</b><br /> <br /> Evliliklerin aslında 'Evliliğimden memnunum', 'Çok memnunum', 'Pek çok şey yolunda gidiyor' gibi tiplere ayrıldığını kaydeden Yeşildal, sözlerini şöyle sürdürdü:<br /> <br /> "Evlilikten çok memnun olanların az memnun olanlara göre aldatma olasılıkları 8 kat daha az. Evlilik doyumu ne kadar yüksekse, aldatma oranı o kadar düşük oluyor.<br /> <br /> <b>Kadınlar duygusal, erkekler cinsel açıdan aldatıyor</b><br /> <br /> Kadınlar aldattıkları zaman, genelde bir başka erkekle duygusal bağ kuruyorlar. Yani bir başkasına âşık oluyorlar. Genelde kadınların aldatma biçimi bu şekilde gerçekleşiyor. Bu biraz da evlilikleri ile ilgili çünkü yapılan çalışmalara göre kadınlar, evliliklerinde duygusal açıdan doydukları zaman daha mutlu oluyorlar. Erkekler ise daha ziyade cinsel açıdan aldatıyorlar. Yani çok fazla duygusal anlamın yüklenmediği, bazen tek gecelik, bazen de uzun yıllar süren cinsel birliktelikler yaşıyorlar. Tam tersinde de şöyle bir şey var; kadınlar genelde duygusal olarak aldatılmaktan korkuyorlar. Yani eşinin onu aldattığını öğrenen bir kadın, duygusal olarak ona âşık olup olmadığı, onu sevip sevmediğinin peşinde koşabiliyor. Erkekler ise eşlerinin onu cinsel olarak aldatmasından çok korkuyorlar. Yani eşinin bir başka erkeğe âşık olması ya da onunla duygusal bir şeyler paylaşması değil de cinsel olarak birlikte olması bir erkek için daha önemli. Bu da ilginç bir paradoks.<br /> <br /> <b>Aldatmak, hayal ederek de mümkün</b><br /> <br /> Aldatılma olayı hayali eş konusunda da yani bir başkasını hayal ederken de mümkün. Dolayısıyla da sosyal medya üzerinden pekâlâ söz konusu olabilir. Karşı tarafla fiziksel olarak hiçbir şekilde bir araya gelmemiş olsanız bile kadın veya erkek; biri ile yazışmanız, biri ile sorunlarınızı paylaşmanız, daha sonra o birine karşı duygusal bir şeyler hissetmeniz de aldatma kapsamında değerlendiriliyor.<br /> <br /> <b>Başka birinden öğrenilen olay, evliliği bitiriyor</b><br /> <br /> Diyelim ki bir aldatma olayı ortaya çıktı. Onunla ilgili de şöyle bir şey var; eğer aldatılan eş bir üçüncü kişiden aldatıldığını öğreniyorsa, ya da bir başkası tarafından ikaz edilerek öğreniyorsa, o evliliğin bitme ihtimali çok daha yüksek. Ancak aldatan taraf, aldattığını kendisi gelip eşiyle paylaşıp itiraf ettiğinde, o evliliğin bitme ihtimali çok daha düşük oluyor. Bu da çalışmalar açısından ilginç bir veri."<br /> <br /> <b>Kadınlar mı daha çok aldatıyor, erkekler mi?</b><br /> <br /> Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, sözlerini şöyle tamamladı:<br /> <br /> "Aslında erkekler daha çok aldatıyormuş gibi görünür. Toplumsal kabuller de biraz bu yöndedir. Erkeklerin yaptığı şey toplumda normalize edilir ve erkeklerin daha çok aldattığı düşünülür. Oysa ki öyle değil. Özellikle son yıllarda, kadının ekonomik özgürlüğünü de kazanması, öz güveninin de artışına neden oldu ve 40 yaş altı çiftlerde yapılan bir çalışmaya göre erkekler ile kadınların eşlerini aldatma oranları artık birbirine çok yakın."<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-81250018682866161812021-03-22T23:59:00.005+03:002021-03-22T23:59:32.489+03:00Beyin sağlığınızı, doğru beslenerek koruyun!<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-2ZayOjQD0vQt3dnm1swWPyqlpuxDrzk46BqhN6KbLv9Kpg-UyU2QQY7UtV23A3N1dMh3odu58CzzIB3ubJD3MOxsLMvDJslkj-zP4tsrWMA19IKqgwiBRPg4Fw9OFhH75b_YF8Wod6I9/s1600/Beyin+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1n%25C4%25B1z%25C4%25B1%252C+do%25C4%259Fru+beslenerek+koruyun%2521.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-2ZayOjQD0vQt3dnm1swWPyqlpuxDrzk46BqhN6KbLv9Kpg-UyU2QQY7UtV23A3N1dMh3odu58CzzIB3ubJD3MOxsLMvDJslkj-zP4tsrWMA19IKqgwiBRPg4Fw9OFhH75b_YF8Wod6I9/s1600/Beyin+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1n%25C4%25B1z%25C4%25B1%252C+do%25C4%259Fru+beslenerek+koruyun%2521.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><span style="font-size: medium;"><b>Beslenme; anne karnından, yaşlılığa kadar hayatın her döneminde büyük önem taşıyor. Hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve yaşam kalitesinin artırılması, yeterli ve dengeli beslenmeyi öğrenmekten geçiyor. </b><br /></span> <br /> Yanlış beslenme alışkanlıklarının düzeltilmesinin kronik hastalık riskinin azaltılmasında temel faktörlerden biri olduğunu vurgulayan uzmanlar, sigara & alkol kullanımı, kolesterol ve yüksek tansiyon gibi etkenlerin beyin sağlığını olumsuz etkilediğini belirterek,düzenli beslenmenin beyin sağlığı üzerindeki etkisine dikkat çekiyor.<br /> <br /> Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Özden Örkcü, doğru beslenmenin beyin sağlığı üzerindeki etkileri hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.<br /> <br /> <b>"Beslenme bireye özgü olarak planlanmalı"</b><br /> "Beslenme, bireylerin büyüme ve gelişme potansiyellerine ulaşabilmeleri, hastalıklardan korunmaları ve kaliteli bir yaşam sürmeleri için temel bir gereksinimdir. Beslenme anne karnından yaşlılığa kadar insan yaşamının her döneminde önemlidir. Hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi için yeterli ve dengeli beslenmeyi bilmek ve öğrenmek gerekir" diyen Özden Örkcü,<br /> <br /> "Yeterli ve dengeli beslenme yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite, genetik, fizyolojik özellikler, hastalık durumu vb. çeşitli etmenlere göre enerji ve besin öğelerinin her birini yeterli miktarda alabilmek, bunların kaynağı olan besinleri besleyici değerlerini kaybetmeden ve sağlığı bozucu duruma getirmeden işleyip tüketebilmektir. Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlığın korunması ve yeniden kazandırılmasındaki rolü giderek önem kazanmaktadır. Bu nedenle beslenme; bireye özgü olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır" şeklinde konuştu.<br /> <br /> Beslenme ve Diyet Uzmanı Özden Örkcü, beyin sağlığını destekleyen besinler hakkında şu bilgileri verdi:<br /> <br /> <b>Yoğurt, beyin sağlığı için büyük önem taşıyor!</b><br /> "Yoğurt, beyin sağlığı için çok önemli bir besin kaynağıdır. Özellikle tam yağlı yoğurt, beynin aktivitesini artırarak hücre zarı gelişimine destek olur. Yoğurda ekleyebileceğiniz birkaç parça bitter çikolata ile beyin kan akımını artırarak çocuğunuzun zihnini daha aktif tutmasını sağlayabilirsiniz.<br /> <br /> <b>Yumurtalı ıspanak ve lahana cipsi, beyin hücrelerini büyütüyor!</b><br /> Folat ve vitamin dolu, ıspanak, lahana gibi yeşillikler çocuğunuzun ileri yaşlarda demans olma riskini düşüren sağlıklı bir diyetin parçalarıdır. Özellikle yumurtalı ıspanak ve lahana cipsi yeni beyin hücrelerinin büyümesine yardımcı olur.<br /> <br /> <b>Balık yemeyi unutmayın!</b><br /> Doğal yağlı balık, iyi bir D vitamini kaynağıdır. Çocuğunuzun bilişsel gerileme ve hafıza kaybına karşı beynini korumak için Somon, ton balığı, sardalye gibi Omega-3 içeren balıkları yedirin.<br /> <br /> <b>Salam, sosis ve sucuktan uzak durun!</b><br /> Yapay madde, boya, aroma, koruyucu ve tatlandırıcı içermeyen etleri tercih edin. Salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş gıdalardan uzak durun.<br /> <br /> <b>Fındık, sinir sistemine iyi geliyor</b><br /> Protein, esansiyel yağ asitleri, vitamin ve mineraller ile dolu, fındık ve tohumlar çocuğunuzun sinir sistemini mutlu eden besinlerdir.<br /> <br /> <b>Yulaf ezmesi kalp ve beyin damarlarını koruyor!</b><br /> Protein ve lif bakımından zengin yulaf ezmesi, kalp ve beyin damarları sağlığını korur. Yapılan bir çalışma, şekerli yulaf ezmesi yiyen çocukların şekerli tahıllar yiyen çocuklara göre bellekle ilgili akademik görevleri daha iyi yaptığını ortaya koymuştur. Besinleri tatlandırmak için şeker yerine tarçından yararlanın. Baharat bileşikleri beyin hücrelerini koruma konusunda destek görev yaparlar.<br /> <br /> <b>Zerdeçal, birçok kronik hastalığın tedavisinde rol oynuyor</b><br /> Zerdeçal içerdiği antioksidant özellikleri ile halk sağlığının korunması amacıyla kullanılan bir bitkidir. Bitkinin ana bileşeni olan kurkumin polifenolik özellikleri ile inflamasyonun temel rol oynadığı birçok kronik hastalıkta tedavi edici özellik göstermektedir. Ayrıca çeşitli kanser türlerinde önleyici ve tedaviye yardımcı etki gösterdiği belirtilmektedir. Multiple skleroz, Alzheimer, Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkların yanı sıra bilişsel performans, sözel hafıza gibi kognitif bozukluklarda, Crohn Hastalığında, Helikobakter pilori enfeksiyonunda, kadavradan böbrek transplantasyonu sonrasında, safra kesesi işlevinde kurkuminin koruyucu etkisinin olduğu belirlenmiştir."<br /> <br /> <b>Beyin sağlığı için bu önerilere dikkat!</b><br /> Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Özden Örkcü, beyin sağlığı için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:<br /> <br /> -"Beynin sevmediği şey, oksijensizlik yani kirli hava. Bu nedenle özellikle büyük şehirlerde yaşayan kişilerin, açık hava ve ağaçlık alanlarda ya da deniz kıyılarında nefes egzersizleri yaparak beynini oksijene doyurması gerekiyor.<br /> <br /> -Açık havada yürüyüş ve egzersiz yapın.<br /> <br /> -Düzenli beslenmek de beynin gelişmesinde önem taşıyor. Beynin kan-şeker seviyesi özellikle ana öğünlerde takviye alıyor.<br /> <br /> -Tansiyon yüksekliği, damar sertliğinin en önemli faktörlerinden biri. Ölüm sebepleri arasında üçüncü sırada yer alan beyin damar hastalıklarından korunmak ve beynin kan akışını korumak için tansiyonu gerek diyetle gerekse medikal tedavi ile dengede tutmak şart.<br /> <br /> -Sigara tüm vücuda olduğu gibi beyne de önemli ölçüde zarar veriyor. Beyin sağlığını korumak için sigara içmemek gerekiyor.<br /> <br /> -Alkol beyin hücrelerini uyuşturuyor. Sarhoşluk hali dediğimiz durumlarda, beyin hücrelerinin metabolizmasının bozulmasına ve tüm zihinsel fonksiyonlarda kontrolün ortadan kalkmasına neden oluyor.<br /> <br /> -Kan yağları, kolesterol ve benzeri yağlar kalp ve bedenin başka organlarında olduğu gibi beyin damarlarına da oturarak tıkanıklıklara sebep oluyor. Bu nedenle kolesterole dikkat etmek, gerekirse diyet yapmak, yağsız beslenmek beyin sağlığı açısından oldukça gerekli.<br /> <br /> -Uyku da beyin fonksiyonları için önem taşıyor. Her gün altı-sekiz saat arasında uyumak, bütün gün çalışan beynin dinlenmesine sebep oluyor. Bu süre zarfında arşivlemek istediği materyalleri beynin temporal bölgesinde depoluyor. Bu işlem ancak uykuda gerçekleşebiliyor.<br /> <br /> -Her gün yaptığınız rutin işlerde değişiklik yapın. Markete giderken kullandığınız yolu zaman zaman değiştirin farklı yollardan gidin. Beyninizi şaşırtın, böylece beyin hücrelerinizi aktive edin.<br /> <br /> -Sosyal ortamlara girin. İnsanlarla konuşup, çeşitli konuları tartışın. Beyin fırtınası yapın.<br /> <br /> -Çengel, sudoku gibi bulmalacalarla haşır neşir olun. Bu hem geçmiş hem de yakın belleğinizi çalıştırır."<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-51852218205351072652021-03-22T23:58:00.005+03:002021-03-22T23:58:50.110+03:00Dikkat! Uyku bozukluğu, beyni hızlı yaşlandırıyor!<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPgG4NkuGkN6aZKDAHqEQAenCdVYvXTS6YkLGKEvT3hPrb_d1NKf7fgrNCpHVYP3n8cZkcjY6X7z92jGDJTx5RRj7i42RkPpitcBxviAAHJgnRJyDAKfqVvLFnM1bRzeipa5WgI269BXpU/s1600/1584084212_1.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPgG4NkuGkN6aZKDAHqEQAenCdVYvXTS6YkLGKEvT3hPrb_d1NKf7fgrNCpHVYP3n8cZkcjY6X7z92jGDJTx5RRj7i42RkPpitcBxviAAHJgnRJyDAKfqVvLFnM1bRzeipa5WgI269BXpU/s1600/1584084212_1.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><span style="font-size: medium;"><b>Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, Alzheimer ve Parkinson hastalığı gibi çağın korkulu nörodejeneratif hastalıkları ile uyku arasında iki yönlü ilişki bulunduğunu gösteriyor; yani uyku bozukluğu, bu iki önemli hastalığın riskini artırabildiği gibi, Alzheimer ve Parkinson hastalığının ilk bulgularından biri de olabiliyor! </b><br /></span> <br /> Acıbadem Taksim Hastanesi Nöroloji Uzmanı ve Acıbadem Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Seçkin kalitesiz ve düzensiz uykunun, beyni hızla yaşlandırdığını, bu nedenle sağlıklı beyin yaşlanması için, doğru uyku alışkanlığı edinmenin sanılandan çok daha önemli olduğunu vurguluyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Mustafa Seçkin, 16-22 Mart Dünya Beyin Farkındalığı Haftası kapsamında sağlıklı uykunun beyin sağlığındaki önemini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.<br /> <br /> Her ne kadar yaşamımızı kolaylaştıran altın kurallar olsa da, bunlar ancak uygulandıklarında değerli oluyor, amacına ulaşıyor. Günümüzde ortalama yaşam süresinin uzamasıyla, sağlıklı yaşlanma bugün tüm dünyada oldukça önemli konuma gelmiş olup, özellikle Alzheimer ve Parkinson hastalığı gibi çağın korkutucu hastalıklarının başı çektiği nörodejenetarif hastalıklara karşı genç yaşlardan itibaren bazı kurallara uymayı ihmal etmemek gerekiyor.<br /> <br /> Beyin sağlığına dikkat çekmek amacıyla her yıl Mart ayının üçüncü haftası Dünya Beyin Farkındalığı Haftası olarak kutlanıyor. Acıbadem Taksim Hastanesi Nöroloji Uzmanı ve Acıbadem Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Seçkin, son yıllarda yapılan bilimsel çalışmaların, Alzheimer ve Parkinson hastalığı gibi çağın korkulu nörodejeneratif hastalıkları ile uyku arasında iki yönlü ilişki bulunduğunu ortaya koyduğunu belirterek "Yani uyku bozukluğu, bu iki önemli hastalığın riskini artırabildiği gibi, Alzheimer ve Parkinson hastalığının ilk bulgularından biri de olabiliyor.<br /> <br /> Alzheimer hastalarındaki unutkanlık, isimlendirme güçlüğü gibi bilişsel bozukluklar veya Parkinson hastalığındaki el titremesi, hareketlerde yavaşlama gibi motor bulgular başlamadan 10-20 yıl önce kişide uyku bozuklukları ilk bulgular olarak başlayabiliyor. Yapılan bilimsel çalışmalar; özellikle REM uykusu davranış bozukluğu adı verilen, uyku sırasında kişinin rüyasını yaşıyormuşçasına kollarını, bacaklarını aşırı hareket ettirdiği, bazen bağırma şeklinde sesler çıkarabildiği spesifik bir uyku bozukluğunun nörodejeneratif hastalıkların yıkıcı yansımaları ile direk ilişkili olduğunu ortaya koyuyor" diyor.<br /> <br /> <b>Beyni toksik maddelerden temizliyor!</b><br /> <br /> Sağlıklı bir uykunun amiloid denilen ve Alzheimer oluşumunda önemli bir yere sahip olan toksik özellikteki proteinin beyinden temizlenerek atılmasına katkıda bulunduğunu vurgulayan Dr. Mustafa Seçkin şöyle konuşuyor: "Henüz bu yılın başında yayınlanan bir çalışmada sağlıklı genç bireylerin, bir gece uykusuz bırakıldıktan sonra beyinlerindeki amiloid ve tau proteinlerinin miktarlarının arttığı gösterilmiştir. Alzheimer hastalığında beyin fonksiyonlarının bozulmasına, zamanla hücre ölümüne ve beyin hacminin küçülmesine yol açan patolojinin sorumlusu olarak kabul edilen anormal yapıdaki amiloid ve tau proteinleri uyku sırasında beyinden doğal olarak temizlenip uzaklaştırılır. Dolayısıyla kaliteli ve düzenli uyku Alzheimer hastalığı açısından risk taşıyan bireylerde patolojik süreci yavaşlatan, hastalığın başlama yaşını geciktiren ve tanı almış hastalarda hastalığın ilerleme hızını yavaşlatan en önemli ve doğal etkenlerden biridir. Bu nedenle genç yaşlardan itibaren doğru uyku alışkanlığı edinmek sağlıklı beyin yaşlanması için büyük önem taşımaktadır."<br /> <br /> <b>Stres, sinirlilik, kaygı ve depresyona yol açabiliyor!</b><br /> <br /> Uyku kalitesi her şeyden önce kişinin duygudurumu üzerinde doğrudan etkiye sahip olup, kişinin kendini daha iyi hissetmesini sağlarken; uyku bozuklukları ise depresyon, sosyal izolasyon, stres, kaygı, sinirlilik gibi duygudurum bozukluklarına yol açabiliyor. Pek çok hastada bu gibi duygudurum bozukluklarının, uyku bozukluğunun düzeltilmesi ile ortadan kalkabildiğini belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Mustafa Seçkin "Ayrıca uyku bozukluklarının beyin damar hastalıkları ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Özellikle Obstrüktif (tıkayıcı) Uyku Apne Sendromu olan hastalarda inme geçirme riski artmaktadır. Uyku kalitesinin bozuk olması migren ve diğer baş ağrıları için en önemli tetikleyicilerden birisidir. Öğrenme ve uyku arasında da direkt bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Uyku, gün içinde öğrendiğimiz yeni bilgilerin uzun süreli belleğe aktarılmasını sağlar. Ayrıca yeni hobiler edinebilmek ve fiziksel beceriler geliştirebilmek için de uyku kalitesi büyük önem taşır" diyor.<br /> <br /> <b>Uykunun süresi değil kalitesi önemli!</b><br /> <br /> Uyku kalitesi iyi olmadığında uzun süre uyumanın bir faydası olmadığını, ideal uyku süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte, ortalama 7-8 saatlik uykunun yeterli olacağını belirten Dr. Mustafa Seçkin şöyle konuşuyor: "Uyku ve genetik ilişkisinin incelendiği çalışmalarda, ADRB1 veya DEC2 genlerindeki mutasyona sahip kişilerin, 4-6 saatlik uyku ile oldukça dinlenmiş olarak uyanabildikleri gösterilmiştir. Uyku alanındaki bu gelişmeler sonucunda son yıllarda uyku süresinden ziyade "uyku kalitesi" kavramı üzerinde durulmaktadır. Buna karşın çok geç saatlerde uyuyup öğlen saatlerinde uyanmanın aynı oranda dinlendirici olmadığı bilinmektedir."<br /> <br /> <h2> Kaliteli bir uykunun 6 kuralı!</h2> <br /> <br /> <ol> <li>30 dakikadan kısa sürede uykuya dalmak</li> <li>Bir defadan fazla uyanmamak</li> <li>Gece uyanma durumunda 20 dakika içerisinde uykuya yeniden dönebilmek</li> <li>Yataktaki sürenin en az yüzde 85'ini uyuyarak geçirmek</li> <li>Derin uykunun yeterli miktarda olması</li> <li>Özellikle beyinde melatonin düzeylerinin yüksek olduğu gece 23:00 – sabah 06:00 saatleri arasında uykuda olmak</li> </ol> <br /> <br /> <h3> Uyku ilaçlarını gelişigüzel kullanmayın!</h3> <br /> <blockquote> Acıbadem Taksim Hastanesi Nöroloji Uzmanı ve Acıbadem Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Seçkin, uyku ilaçlarının yaşlı bireyleri gençlerden çok daha fazla etkileyebildiğini ve ciddi yan etkilere neden olabildiğini belirterek "Bu nedenle uyku yapan (sedatif) ancak aşırı sersemlik ve unutkanlığa neden olan ilaçlardan kaçınılmalıdır. Yeni ilaç başlamadan önce (varsa) uyku kalitesini bozan diğer ilaçları kesmek veya saat/doz ayarlaması yapmak gerekir.Uyku için kullanılan bazı ilaçlar Parkinson hastalığı benzeri yan etkiler yapabilirler. Bu nedenle nöroloji uzmanına danışmadan uyku ilacı kullanmamak gerekir" uyarısında bulunuyor. Uyku bozukluklarının, kolayca tanı konulabilir ve tedavi edilebilir nörolojik hastalıklar arasında yer aldığını söyleyen Dr. Mustafa Seçkin, uyku bozukluklarının tedavisinin ek nörolojik ve sistemik problemlerin de önlenmesi için büyük önem taşıdığını vurgulayarak şöyle konuşuyor: "Uyku laboratuvarlarında geçirilen bir gecelik süre içerisinde yapılan uyku testi (polisomnografi) ile hastaların uyku derinliği, solunum paternleri, kas tonusundaki değişiklikler ve kol-bacak hareketleri ölçülerek kaydedilmektedir. Uyku bozukluğunun tipine göre ilaç ve ilaç dışı tedavilerle hastaların yaşam kaliteleri artırılmakta, dolayısıyla uyku bozukluklarının beyin sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri önlenebilmektedir."</blockquote> <br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-62040586406923461522021-03-19T23:38:00.001+03:002021-03-19T23:38:38.535+03:00Adet düzensizliklerini ciddiye alın!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj36UuO-82F9CYGhvSMBIedipxs2PHXWICHgsrEt1VIBARpVaEm-jbs4VW3v5nmzy5P1fCurcNTSPNh3DB4Q49w-FLDe3K48tLEvpaUqmQuTznUqbTeyU4QA9uD18hJ1pg6yEg1O1zPlMl8/s1600/Adet+d%25C3%25BCzensizliklerini+ciddiye+al%25C4%25B1n%2521.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj36UuO-82F9CYGhvSMBIedipxs2PHXWICHgsrEt1VIBARpVaEm-jbs4VW3v5nmzy5P1fCurcNTSPNh3DB4Q49w-FLDe3K48tLEvpaUqmQuTznUqbTeyU4QA9uD18hJ1pg6yEg1O1zPlMl8/s1600/Adet+d%25C3%25BCzensizliklerini+ciddiye+al%25C4%25B1n%2521.jpg" /></a><b>Kadın sağlığının konularından birisi olan adet düzensizlikleri pek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. </b><br />
Medical Park Fatih Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünden Op. Dr. Hurşide Cevlan da kadınların en sık yaşadığı sorunlardan birinin adet düzensizliği olduğunu belirterek, konuyla ilgili önemli bilgiler verdi.<br />
<br />
Adet, yani regl; rahim içi dokusunun gebelik gerçekleşmediğinde vücuttan dışarı düzenli olarak atılmasıdır. Adet kanamaları kadın üreme döngüsünün bir parçasıdır. Medical Park Fatih Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünden Op. Dr. Hurşide Cevlan, ergenlikte başlayan adetin menopoza kadar devam ettiğini belirterek, adet döngüsü olarak adlandırılan iki adet dönemi arasının 21 ila 35 gün arasında, ortalamada 28 gün olduğunu kaydetti. Cevlan, farklı nedenlerle ortaya çıkabilen adet düzensizlikleri hakkında şunları söyledi;<br />
<br />
<b>ERGENLİK VE MENOPOZA YAKLAŞTIKÇA…</b><br />
Adetlerin düzene girmesi iki yılı bulabilir. Ergenlikten sonra kadınların çoğunda adetler düzenli şekilde gelmeye başlar. Adet kanaması normalde ortalama 5 gün olmak üzere, iki ila yedi gün arasında sürer. Ancak bazı kadınların adetleri düzensiz gelir. Düzensizlik adetler arasındaki sürede, kanamanın miktarında ve devam ettiği sürede gözlemlenebilir. Adet düzeni doğum kontrol yönteminin değiştirilmesi nedeniyle de bozulabilir. Ayrıca adetleri düzenleyen östrojen ve progesteron hormonlarındaki dengesizlik nedeniyle de adet düzeni bozulabilir. Hormonlardaki dengesizliğin ise birçok nedeni vardır. Adet düzensizliği ergenlikte ve menopoza yaklaşırken sık görülür. Bu zamanlarda genellikle tedaviye gerek duyulmaz.<br />
<br />
<b>YÜZMEYE ENGEL YOK</b><br />
Adet dönemlerinde denize girmenin sakıncalı olduğuna dair yaygın inancın tıbbi bir temeli bulunmuyor. Adetliyken denize girmek mümkün. Yüzerek adetten kesilmezsiniz, kanınız pıhtılaşmaz ya da karnınız ağrımaz.<br />
<br />
<b>STRES BİRİNCİ NEDEN OLABİLİR</b><br />
<br />
<ul>
<li>Adet düzensizliklerinin en temel nedenleri şöyledir;</li>
<li>Stres,</li>
<li>Doğum kontrol hapları,</li>
<li>Uterin polipleri ya da miyomları,</li>
<li>İltihaplı pelvik hastalığı,</li>
<li>Polikistik over sendromu,</li>
<li>Prematüre yumurtalık yetmezliği,</li>
<li>Aşırı kilo alma ya da kilo verme,</li>
<li>Aşırı egzersiz,</li>
<li>Rahim kanseri,</li>
<li>Tiroid hastalığı,</li>
<li>Şeker hastalığı,</li>
<li>Karaciğer sirozu,</li>
<li>Hamilelik komplikasyonları,</li>
<li>Östrojen takviyeleri,</li>
<li>Kan inceltici ilaçların kullanımı,</li>
<li>Doğum kontrolü için spiral kullanımı,</li>
<li>Anti-depresanlar,</li>
<li>Östrojen ya da progesteron dengesizliği,</li>
</ul>
<br />
<blockquote>
<b>BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ? </b><b><br />
</b><b>Adet kanamasının normal periyodunun dışında olması:</b> Adet kanamalarının beklenenden önce olması "polimenore", beklenilen ay döneminden sonra olması "oligomenore" olarak adlandırılır. Adet arası kanamalar ise "metroraji" (ara kanama) olarak bilinir.<br />
<b>Adetlerin pıhtılı olması:</b> Adetlerin normalde fazla olması "hipermenore" olarak tarif edilir. Adetlerin pıhtılı şekilde olması da normalden fazla olduğunu yani hipermenore durumunu gösterir. Çünkü normalde adet kanı içinde pıhtı hücreleri olmadığından adet kanı pıhtılaşmaz.<br />
<b>Adetlerin ağır ve sancılı olarak geçmesi:</b> Adetlerin yoğun şekilde ağrılı geçmesine "dismenore" adı verilir. Dismenorenin organik veya organik olmayan pek çok sebepleri vardır.<br />
<b>Adetlerin normalden uzun sürmesi: </b>Normalde adet kanaması 2 ile 8 gün arasında sürer ve kesilir. Reglin 8 günden uzun sürmesi "menoraji" olarak tarif edilir ve normal değildir.</blockquote>
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-71213653554124415862021-03-19T23:38:00.000+03:002021-03-19T23:38:18.638+03:00Yaz gebeleri için hayatta kalma rehberi<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAc6_hjKme_rZyqyLFNdnIZn7hZqkewPoMO43JqReHDfdPMBEOFzszmiYCN1FXjJKktLnvLIm3rFi9zhr5_QHMhnPGBpO4zqZZheQu1elaR5hipCzuvFDjw5zCtd0kNrykcw5zxFTVf2ny/s1600/Yaz+gebeleri+i%25C3%25A7in+hayatta+kalma+rehberi.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAc6_hjKme_rZyqyLFNdnIZn7hZqkewPoMO43JqReHDfdPMBEOFzszmiYCN1FXjJKktLnvLIm3rFi9zhr5_QHMhnPGBpO4zqZZheQu1elaR5hipCzuvFDjw5zCtd0kNrykcw5zxFTVf2ny/s1600/Yaz+gebeleri+i%25C3%25A7in+hayatta+kalma+rehberi.jpg" /></a><b>Gebelik, yazı olduğundan daha sıcak hale getirebilir ama gebe olmanız dışarıdaki aktivitelerden kaçınmanızı da gerektirmemeli. Ekstra önlemler alarak hem kendinizi hem bebeğinizi koruyabilirsiniz. Alınacak küçük önlemler, büyük sorunların oluşmasına engel olacaktır.</b><br />
<br />
Uygulayacağınız birkaç basit yöntemle yaz boyu serin kalabilirsiniz. Nasıl mı? Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen'e kulak verelim:<br />
<br />
<b>GÖLGEDEYKEN BİLE GÜNEŞ KORUYUCU KULLANIN</b><div><b><br /></b>
"Gebelik ısıya karşı daha az toleranslı olmanıza neden olur. Çünkü gebelikte değişen hormonlara bağlı olarak vücut ısısı normalden biraz daha yüksektir. Bu da ısıya daha tahammülsüz olmanıza neden olur.<br />
<br />
Gebelik süresince güneşe maruz kalma konusunda aşırı dikkatli olmak gerekir. Çünkü güneş vücut ısısında aşırı artışa ve sıvı kaybına yol açabilir. Bu nedenle gölgedeyken bile güneş koruyucu kullanmalısınız. UV ışınları "cholasma" denen gebelik maskesi oluşumuna, yüzünüzde ve kollarınızda gebelik boyunca devam edebilen koyu renkli lekelerin ortaya çıkmasına neden olur.<br />
<br />
<b>YÜRÜYÜŞE ÇIKIN</b><div><b><br /></b>
Yürüme her yaştan ve her kondisyondan anne adayının yapabileceği türden bir egzersizdir. Tek ihtiyacınız olan uygun bir ayakkabı ve su şişesi.<br />
<br />
Düzenli yürüyüşler direncinizi ve gücünüzü artırır. Bunun için doktorunuzun öngördüğü bir risk yoksa yürüyüş programına günde 15 dakika ile başlayıp, haftada yüzde 5-15 kadar bu süreyi artırabilirsiniz. Yürüyüşe başlamadan önce ve sonra 5 dakika kadar ısınma ve soğuma süresi eklemekte faydalıdır. Gebeliğin son 3 ayına gelindiğinde günde 45 dakika yürüyüş yapılabilir.<br />
Yürüyüş için ya sabahın erken saatleri ya da akşam saatleri tercih edilmelidir.<br />
<br />
<b>SU JİMNASTİĞİ YAPIN</b></div><div><b><br /></b>
Su içinde yapılan egzersizler özellikle anne adayları için çok uygundur. Çünkü eklemlere daha az yük biner.<br />
<br />
Suda egzersiz yaparken karın kaslarınız uzar ve güçlenir. Çünkü dengenizi korumaya çalışırlar. Ayrıca suyun kaldırma kuvveti hareketleri kolaylaştırır ve daha rahat yapabilmenizi sağlar. Sudaki egzersiz sonrası adeta masaj yapılmış kadar rahatlarsınız.<br />
<br />
Ancak suda terleme hissi olmasa da sıvı kaybı olabileceğini akılda tutmak gerekir. Büyük bir şapka, güneş koruyucu krem, bir şişe su ve uygun deniz ayakkabıları ile su egzersizine hazırsınız. Su seviyesi göğüs hizasını geçmemeli, her bir hareket 20 kez tekrar edilip aralarda dinlenme yapılmalıdır.<br />
<br />
<b>UYGUN GİYSİLER TERCİH EDİN</b></div><div><b><br /></b>
Havuz veya deniz için hem göğüsleri hem de karın bölgenizi destekleyen mayo ya da bikinileri tercih edin.<br />
<br />
Günlük giysilerde ise pamuklu kumaşlar ve açık renkler tercih edilmelidir. Kıyafetler bol olmalıdır.<br />
Ayrıca uygun ayakkabı da çok önemlidir. Mümkünse yarım numara büyük ayakkabı almak ileriki dönemlerde daha rahat etmenizi sağlar.<br />
<br />
<b>FIRIN YEMEKLERİNDEN UZAK DURUN</b></div><div><b><br /></b>
Özellikle artan ısı ve gittikçe büyüyen karnınız sayesinde serinlik hissi gittikçe uzaklaşır. Bu nedenle fırın yemeklerinden uzak durun ve farklı tatları deneyin.<br />
<br />
Fırın ya da ocak gerektirmeyen besleyici öğünler çok daha faydalı olacaktır. Söğüş etli salatalar, taze meyvelerle yapılan yoğurt karışımları ve sütle hazırlanan tahıllı gevrekler hem serin tutar hem de besler.<br />
<br />
Değişik meyvelerle yapılan taze karışımlar hem serinletici hem de susuzluk gidericidir.<br />
Asla ara öğünleri atlamayın. Özellikle spor öncesi ve sonrası sıvı ihtiyacını da karşılayacak atıştırmalıklar hazırlayın.<br />
<br />
<b>DİNLENMEYE ZAMAN AYIRIN</b></div><div><b><br /></b>
Yüksek ısı ve nem bacaklarınızda, bileklerde ve ayaklarda şişmeye neden olur. Gebelikte dokularda su tutulmasına bağlı ödem, sıcak ve nem sayesinde çok daha fazladır. Bu nedenle gün içinde mutlaka 30-60 dakika istirahat edin ve ayaklarınızı yukarıda tutun. Uyurken de bacaklarınızı yukarda tutacak ve destek olacak şekilde bir yastık kullanabilirsiniz.<br />
<br />
Ellerde şişme ve uyuşukluk yaz gebeliklerinde sıklıkla görülür. Bu nedenle takıları çıkarmak yerinde olacaktır.<br />
<br />
<b>TATİLE ÇIKIN</b></div><div><b><br /></b>
Aklınızda yapılacak birçok iş, haftalardır alışveriş yapmanıza rağmen hala bebeğinizin pek çok eksiği olsa da lütfen eşinizle beraber hoş zaman geçireceğiniz ve başbaşa kalabileceğiniz bir tatil programı yapın. Büyük gün gelmeden çıkacağınız bu tatil hem ilişkinizin güçlenmesini hem de rahatlayıp sakinleşmenizi sağlayacaktır. Birlikte zaman geçirin ve beraber olmanın tadını çıkartın."<br />
<br />
<b>SIVI KAYBI VE SICAKTA BAYGINLIK DURUMUNDA;</b></div><div><b><br /></b>
Önlem: Günde en az 8 bardak su için. Çok sıcak ve çok terliyorsanız gölgede kalın.<br />
Tehlike işaretleri: Yorgunluk, baş dönmesi, bulantı, kusma ve kasılmalar.<br />
Ne yapmalı? Bol sıvı takviyesi, gölgede istirahat. Semptomlar devam ederse doktora başvurun.<br />
<br />
<b>BÖCEK ISIRMALARI;</b></div><div><b><br /></b>
Önlem: Gebelerde güvenli maksimum konsantrasyonda yüzde 10 Deet böcek kovucu kullanın.<br />
Tehlike işaretleri: Baş dönmesi, titreme, halsizlik, ateş, baş ağrısı, ödem oluşumu ve kırmızı lekeler.<br />
<br />
Ne yapmalı? Benadryl veya Caladryl losyon kaşıntıya iyi gelecektir. Lokal enfeksiyonu önlemek içim hidrojen peroksit kullanılabilir. Belirtiler geçmezse doktorunuza başvurun.<br />
<br />
<b>DÜŞME VE BEL BÖLGESİNDE TRAVMA</b></div><div><b><br /></b>
Önlem: Tenis, voleybol, futbol, dalma, sörf ve at binmekten kaçınmalı.<br />
Tehlike işaretleri: Kasılmalar, vajinal kanama, su gelmesi.<br />
Ne yapmalı? Acil servise veya doktorunuza başvurun.<br />
<br /></div></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-31547023260966122002021-03-19T23:37:00.005+03:002021-03-19T23:37:28.033+03:00Yiyecekleri kışa sağlıklı saklama tüyoları<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH4jZymz7UI0EBSUE0DBmb0_283qnikRkozFOHiu-9Giu7hAS7TEmFa4X7ZcIegOJCmEwhQ6FqoiuG8vN0170P-KvsZJatTOhXDYjGJeg3GTTuSJVhSD261gCjVbQWaX0C1ncjPfWHudmQ/s1600/Yiyecekleri+k%25C4%25B1%25C5%259Fa+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1kl%25C4%25B1+saklama+t%25C3%25BCyolar%25C4%25B1.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH4jZymz7UI0EBSUE0DBmb0_283qnikRkozFOHiu-9Giu7hAS7TEmFa4X7ZcIegOJCmEwhQ6FqoiuG8vN0170P-KvsZJatTOhXDYjGJeg3GTTuSJVhSD261gCjVbQWaX0C1ncjPfWHudmQ/s1600/Yiyecekleri+k%25C4%25B1%25C5%259Fa+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1kl%25C4%25B1+saklama+t%25C3%25BCyolar%25C4%25B1.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><span style="font-size: medium;"><b>Sebze ve meyvenin tazesinin bollaştığı yaz mevsimiyle birlikte besinler taze taze tüketilirken bir yandan da kışın da tüketilebilmeleri için uygun koşullarda saklanır. </b><br /></span> <br /> Anadolu'da yüzyıllardır çeşitli yöntemlerle yapılan kışlık yiyecek depolanması, gıdaların uzun süreler korunabilmesine imkân veren bugünün derin dondurma teknolojisiyle daha da kolay. Ancak sağlıklı tüketim için yiyeceklerin kışa saklanmasında nelere dikkat edilmeli? Hangi gıdalar hangi koşullarda ne kadar süreyle tazelik ve besin değerlerini korurlar? <br /> <br /> <b>"Taze ve tek kullanımlık paketler yapılmalı"</b><br /> Altınbaş Üniversitesi Gastronomi Bölümü Öğr. Görevlisi Gökhan Taşpınar, yiyeceklerin kışa saklanmasında merak edilen soruları cevapladı. Öncelikle dondurulacak ürünün taze olması gerektiği uyarısını yapan Taşpınar, dondurma işleminin gıdada enzim aktivitesini ve bakteri üremesini kısmen durduracağını fakat çok yavaş da olsa bozulmanın devam edeceğini belirtti. Taşpınar, "Donduracağımız ürün ne kadar kaliteli olursa dondurup çözdürme aşamasından sonra da o kadar kaliteli ürün çıkacaktır. Dondurma işlemi için ürünler tek seferde kullanılabilecek ölçülerde paketlenmelidir. Bir ürün çözdürdükten sonra tekrar dondurulmamalıdır" dedi.<br /> <br /> <b>Et, balık, tavuk, sebze ve meyveler nasıl saklanır?</b><br /> Donmuş gıdaları saklamak için plastik veya alüminyum folyo, plastik torba, kapalı alüminyum kaplar, içi mumlu özel kaplar veya dayanıklı plastik ve cam kaplar kullanılması gerektiğini vurgulayan Taşpınar aşağıdaki bilgileri paylaştı: <br /> <br /> " -Kırmızı et yeni kesildi ise 1 hafta buzdolabında dinlendirilip, eğer kasaptan alındıysa da hemen dondurulabilir. Yağlı etler kıyma halinde az yağlı olan kısımlar porsiyonlanarak ya da bütün halde dondurulabilir. Kırmızı et 6-12 ay dondurucuda saklanabilir. <br /> <br /> -Tavuk gibi kümes hayvanları 1 gece buzdolabında bekletilip sonra dondurulabilir. Ortalama 7-8 ay kadar ömrü vardır. <br /> <br /> -Balıklar organları temizlendikten sonra bir süre yapışmaz bir yüzeyde dondurulur sonra kuyruklarından tutarak baş aşağı buzlu suya daldırılıp etrafı buz tabakası ile kaplanıp öyle dondurulur. Bu işlemin adı glaze'dir ve 4-6 ay kadar rahatça saklanabilir. <br /> <br /> -Şarküteri ürünleri iyice paketlenip 1-2 ay kadar dondurulabilir. <br /> <br /> -Süt ürünlerini dondurmaya çalışmak risklidir. <br /> <br /> -Meyveleri dondurmak için öncelikle olgun ve çürüksüz olanları seçilmelidir. Çekirdekli olanların çekirdekleri ayrılmalıdır. Muz, şeftali, kavun gibi meyvelerinde kabukları ayrılıp dilimlenmiş halde dondurulmalıdır. Meyveleri dondurmadan önce şekerli veya limonlu suya daldırmamız gerekir. Elma, armut gibi çabuk kararan meyveleri de dondurmadan önce dilimleyip üzerine şeker döküp öyle dondurmamız gerekir. Bu şekilde meyveler 10-12 ay kadar dayanabilir. <br /> <br /> -Patlıcan fasulye gibi sebzeler 2-3 dakika haşlanıp soğuk suya daldırılıp soğutulduktan sonra dondurulabilir. Ortalama 8-10 ay kadar muhafaza edilebilir."<br /> <br /> <b>"Buzdolabında çözdürün"</b><br /> Ürünün uzun süre dayanması açısından dondurma işleminde yaşanan besin değeri kaybının göz ardı edilebilir düzeyde olduğunu belirten Gökhan Taşpınar, donmuş besinleri çözdürürken de dikkat edilmesi gereken noktalara dikkat çekti. "En önemli kural buzdolabının soğutucu kısmında çözdürülmesidir" diyen Taşpınar, "Oda sıcaklığında çözdürmek birçok bakterinin üremesi için uygun ortamı oluşturur. Ürünler porsiyonlara göre dondurulmalıdır. Buzu çözülen bir ürün tekrar dondurulmamalıdır. Buzu tamamen çözülmüş bir ürün ile taze ürün arasında pişirmeye yönelik hiçbir fark yoktur" açıklamasında bulundu.</div><div class="gmail_quote"><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7425314310070987307.post-16207892180373308082021-03-19T23:32:00.004+03:002021-03-19T23:32:24.159+03:00Sağlıkla yaş almayı sağlayacak 10 püf nokta!<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheOhcmXd-nQrGfNTkpyz043d0KkyU26tR1qJokBGFxxWhRvfau1rLO4lHY2jZv_CWmqo2PfEEkFYrxA2s28WypvGq_ApvaKBc9Du8DII35uGmvV80A9vmM_KHu-yyZFtejG_FT91UuPw_f/s1600/Sa%25C4%259Fl%25C4%25B1kla+ya%25C5%259F+almay%25C4%25B1+sa%25C4%259Flayacak+10+p%25C3%25BCf+nokta%2521.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheOhcmXd-nQrGfNTkpyz043d0KkyU26tR1qJokBGFxxWhRvfau1rLO4lHY2jZv_CWmqo2PfEEkFYrxA2s28WypvGq_ApvaKBc9Du8DII35uGmvV80A9vmM_KHu-yyZFtejG_FT91UuPw_f/s1600/Sa%25C4%259Fl%25C4%25B1kla+ya%25C5%259F+almay%25C4%25B1+sa%25C4%259Flayacak+10+p%25C3%25BCf+nokta%2521.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><span style="font-size: medium;"><b>Uzun yaşamanın sırrı her ne kadar genetik özelliklerimize de bağlı olsa da yaşam tarzımız ve alışkanlıklarımız da yaşam süremizi ve yaşam kalitemizi önemli ölçüde etkiliyor. </b><br /></span> <br /> Liv Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Aslı Çurgunlu hayat tarzında yapılacak bazı değişikliklerle sağlıklı ve mutlu yaş almayı sağlayacak püf noktalarını anlattı.<br /> <br /> <b>1) Hareketli olun, sporu günlük yaşamın bir parçası haline getirin: </b><br /> Her yaşa, her kişiye göre spor yapmak mümkündür. Sabah kalkıldığında yapılan germe egzersizleri, yürüyüş, direnç egzersizleri, yüzme, yoga, dans hem vücudu ve kasları zinde tutar, hem de keyif verip mutlu olmayı sağlar. Yaşı ilerlemiş birinin düşme ve yorulma korkusuyla hareketsiz bir yaşam sürmesi son derece yanlıştır. Oluşabilecek kazalardan korunarak hareket edip egzersiz yapmak yaşama sağlıklı yıllar katacaktır.<br /> <br /> <b>2) Bol su için: </b><br /> Su hayattır. Su içmek çok önemsenmeyen ama sağlıklı ve uzun yaşam için en basit sırlardan biridir. "Ben yeterince su içiyorum" diyen birine "Günde kaç bardak içiyorsun?" diye sorulduğuna genelde "2-3 bardak" cevabını verir ki bu miktar hedefin çok altındadır. Canlılığı arttırmak, cilt ve tüm diğer organları beslemek için günde en az 1.5 litre kabaca 8 bardak su içmek gerekir. Sıcak havalarda terle kayıp olacağından bu miktar arttırılmalıdır.<br /> <br /> <b>3) Ruhsal olarak rahatlayın: </b><br /> Hayat her zaman sorunlarla doludur. Bazen bunları çözmek imkansızdır. Bu nedenle çözülemeyecek sorunlarla kendimizi yıpratacağımıza onları kabullenmek ve onlarla birlikte yaşamayı öğrenmek huzur verir, anda kalmayı sağlar ve hayatı kolaylaştırır. Bu sorunlar çözülmese de kabullenme, hayatın iyisi kötüsünü, mutluluğu mutsuzluğunu bir bütün olarak kabul etme ruhsal rahatlamayı sağlar ve sağlıklı uzun bir yaşam vaat eder.<br /> <br /> <b>4) Sigaradan uzak durun: </b><br /> Sigarasız yaşam hem içene hem de çevresindekilere solunabilir güzel bir hava alanı sağlar. Sigara kalp ve damar hastalıkları, akciğer hastalıkları ve kanser için kanıtlanmış en önemli risk faktörlerinden biridir ve ne mutlu ki yok edilebilir bir risk faktörüdür.<br /> <br /> <b>5) Kazalardan korunun: </b><br /> Kazalar maalesef ölüm veya fiziksel hasarla sonuçlanabilir. Yaşanılan ortamdaki düşmeye neden olabilecek kaygan zemin, kayan halılar, fazla eşyalı ortamlar düşme, çarpma riskini arttırır. Evin ve çevrenin kazaları önleyecek şekilde döşenmesi ve bazı basit önlemlerle riski en aza indirmek gerekir. Yine trafik kazalarından korunmak için gerekli tüm önlemler alınmalıdır.<br /> <br /> <b>6) Aşılanın: </b><br /> Hastalık olmadan önlemek hasta olduktan sonra tedavi etmekten daha kolay ve daha az maaliyetlidir. Her yaş grubunda önerilen aşılar vardır. Mutlaka hekiminizin önereceği aşıları uygun zamanlarda yaptırın. Örneğin ileri yaşta grip enfeksiyonu, zatürre gibi hastalıklar ölümcül seyredebilir. Bu nedenle doktorun önereceği şekilde aşılanma çok önemlidir.<br /> <br /> <b>7) Düzenli check-up yaptırın. </b><br /> Hastalıkları belirti vermeden saptamak ve gerekli önlemleri almak için doktorun kontrolünde düzenli olarak check-up yaptırmak yaşam süresini ve yaşam kalitesini arttırır.<br /> <br /> <b>8) Aile, eş, dost ortamında olun: </b><br /> Sevdiklerimizle olmak, acı, tatlı olayları birlikte paylaşmak, dayanışmak, mutlu ortamlar, buluşmalar yaratmak sağlıkla yaşanacak mutlu güzel yıllar getirir.<br /> <br /> <b>9) Zihinsel aktivitede bulunun: </b><br /> Özellikle demansa karşı korunmada zihni aktif halde tutmak, gazete, kitap okumak, günlük hayatın içinde olmak, internet kullanmak önemlidir.<br /> <br /> <b>10) Dengeli beslenin: </b><br /> Sağlıklı yaşam için ihtiyaçlara göre dengeli beslenmek ve kilo kontrolü her yaşta çok önemlidir. Özellikle ileri yaşta karşılaşılabilen protein-enerji beslenme bozukluğu önemli bir sağlık problemi olabilir. Beslenme alışkanlığı tamamen bireysel olmakla birlikte yaşam süresini uzattığı kanıtlanmış diyet Akdeniz tipi diyet olmalıdır.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0